Kadetlerle ittifakı menşevikler savunmuş ve Lenin ısrarla karşı çıkmıştır. Lenin’in ittifak yapılabilir dediği, burjuvazinin devrimci kanadını ve köylüleri temsil edenlerdir. Ki, onlarla ittifakı da, en başta, otokrasiyi ayaklanma ile yıkmayı kabul etmeleri şartına bağlamıştır. Sadece bu konu üzerine, “Kadetlerle Blok üzerine” (C-3’te) adlı makaleyi kaleme almış ve birçok yazısında da bu tavrını ısrarla anlatmıştır. Lenin’in arkasında durmayı beceremeyen H.Fırat’tır. Bu makaleden kısa bir alıntı:
“...Menşeviklerin temel gerekçesi kara-yüzler tehlikesidir (Tıpkı günümüz reformistlerinin temel gerekçesinin ‘AKP-MHP faşizmi’ olması gibi). Bu gerekçe ilk planda ve esas olarak kara yüzler tehditlerine karşı kadet taktiği ve kadet politikasıyla mücadele edilemeyeceği için yalandır. Bu politikanın özü, çarlıkla yani kara yüzler tehlikesiyle uzlaşmaktır..” (C-3/ 384)
İşin aslına bakarsanız A.Nimtz de Lenin’in “ehvenişerci” olmadığını gayet iyi biliyor. Ama işine geldiği yerde öyle göstermek istiyor. Fakat Lenin’in düşünce sistematiği öylesine bütünlüklüdür ki, ne kadar kesilip biçilse ve bağlamından kopartılsa da cümleleri eğer onun bir konuya dair düşüncelerini bir çok alıntıyla aktarıyorsanız, eninde sonunda yaptığınız çarpıtmayı kendi elinizle açık etmek zorunda kalırsınız. Tıpkı Nimtz gibi. Bakın ne diyor Nimtz başka bir yerde Lenin’i anlatırken:
“Lenin’in menşeviklerin Kadet yanlısı duygudaşlıklarına karşı çıkarken o çok tanıdık ‘EHVENİŞER’ ya da ‘bir kaç kırıntıya şükretmeyelim mi’ tezlerine cevap vermesi gerekiyordur. Kadet kabinesi otokrasinin kabinesinden daha ehven değil midir? Bazı reformlar hiç olmamasından daha iyi değil midir? ‘Bunların hepsi ... bütün dünyada... hiçbir DEVRİMCİYE YAKIŞMAYAN... ne kadar oportünist ne kadar reformist tezler...” (LSS- 195)
Lenin’in ehvenişer anlayışına yaklaşımı neymiş? “Hiçbir devrimciye yakışmayan reformist bir tez.”
Devrimci proletarya Lenin’e sonuna kadar güvenebilir. O, çocukları açlık çekerken burjuvazinin gazetesinde yazı yazmayı dahi reddetmiş Marx’ın öğrencisidir. Lenin, devrimci ve devrimden yana olmayan hiçbir şeyin yanında bulunmaz. Yani o, taktik esneklik adı altında ipin ucunu hiç bir zaman kaçırmamıştır. Devrimci proletarya, Troçki’nin çırakları olan Nimtzlere, H.Fıratlara güvenmemelidir.
Alın size Nimtz’in ayaklarına dolanan bir iddiası daha. Nimtz, kendinden o kadar emindir ki, kitabının adını “Lenin’in Seçim Stratejisi” koymuş. Oysa biz biliyoruz ki, Lenin, seçimlere yaklaşımı, özel bir duruma dair özel politika olarak tanımlar ve en fazla seçim taktiğinden bahseder. Yine de biz bildiğimizi bir kenara bırakalım. Nimtz’in kendi kitabında sayfa 208’e bakalım.
“... Parlamenter çalışma gibi gerilla savaşı da bir stratejiden çok, sosyal demokratların duruma bağlı olarak kullandıkları taktikten biriydi...”
Lenin böyledir işte. Ona ne kadar tuzak kurmaya çalışırsanız çalışın, size kendi yaklaşımının söyletir. H.Fırat’ın, Lenin’i devrimci bir anlayışla ele aldığını iddia ettiği Nimtz, böylesi bir beceriksiz düzenbazdır işte. Ağlarını örüp kurbanlarını bekleyen bir devrim ve Lenin düşmanıdır.
Ve madem konu seçimler vesilesiyle açıldı, H.Fırat’ın CHP’yi desteklemek için söylediği evlere şenlik şu iddiasına da değinmeden bitirmeyelim:
“...Bu tutum, E.İmamoğlu’na dolaylı destek anlamına gelmiyor mu? Hayır, bu tutum, E.İmamoğlu’na dolaylı destek anlamına gelmiyor. Dolaylı da olsa ‘destek’ etkin bir tutumu ima ediyor. Devrimci bir parti ... ‘dolaylı’ da olsa bir burjuva politikasına ‘dolaylı’ da olsa herhangi bir destek vermesi söz konusu olamaz. Elbette dinci-faşist iktidara karşı başarılı bir seçim kampanyası, sonuçta sandıkta İmamoğlu’na yarayacaktır. Ama bu destek değil kendiliğinden bir sonuçtur...”
Bu laf cambazlıklarına kim inanır? Burada yapılan laf kalabalığını anlamak için sosyalist olmak değil, dürüst olmak yeter de artar.
Elbette bazen, ürettiğiniz politikanın (karşılığını hemen alın veya alamayın) bazı sonuçları kendiliğinden de olsa başka güçlerin işine gelebilir. Örneğin seçimleri boykot edersiniz ve büyük bir katılım olur. Halkın %70’i sandığa gitmez. Bu durumda seçimleri faşist dinci partiler büyük bir oy oranıyla kazanır. O zaman dersiniz ki, bu politikamın kendiliğinden bir sonucudur, bu sonuç benim politikamın yanlışlığını göstermez. Bunda elbette kimse size bir şey diyemez, sadece politikasını destekleyen %70’e varan bir kitleyle devrim için hangi adımları attığınızı sormak dışında. Çünkü siz, burjuvaziden tamamen bağımsız bir politika koymuşsunuz, yıkmayı amaçladığınız burjuva düzen kurumlarından biri olan burjuva seçim ve burjuva parlamentodan halkın kopmasına hizmet etmişsinizdir.
Peki ama sizin yaptığınız nedir? Burjuvazinin partilerinden birinin karşısında durmak ama diğerine karşı söz söylememektir. Israrla CHP’ye oy kullanmayın dememeliydik ve demeyerek doğru yaptık diyerek burjuvazinin bir partisine karşı etkin bir tavır takınırken, burjuvazinin bir diğer partisine karşı taktiksel olarak tavırsız kalarak, doğru yaptığınızı söylüyorsunuz. H.Fırat, işte sizin CHP’ye yönelik bu taktiksel tavırsızlığınız, dolaylı destek anlamına geliyor biz fanilerin dünyasında.
Bir düşünün fabrikada bir işçi size gelip soruyor: Seçimlerde ne yapmalıyım? Siz anlatıyor da anlatıyorsunuz, dinci faşist partilere karşı yaklaşımınızı. Sonra size işçi diyor ki, zaten onlara oy vermeyi düşünmüyorum. Ama CHP’ye vereyim mi? Proletaryanın devrimci sınıf tavrı ne olmalı? Verme diyemiyorsunuz verin de diyemiyorsunuz. Dönüp yeniden dinci- faşist partilerin kötülüğünü anlatıyorsunuz, devleti elde ettiklerinde olacakları sıralıyorsunuz. Tabi cevap alamayan işçi arkadaş yeniden soruyor, iyi de CHP’ye oy vereyim mi?
Evet, H.Fırat, bu işçi arkadaş ne yapsın? Ona sınıfın politikasını götüren sosyalist işçi ne desin? Soru bu kadar basit.
H.Fırat’ın bu taktik dehası sonucu, sosyalist işçinin “Bak sana CHP’ye oy ver diyemiyorum. Ama sen, AKP-MHP’ye dair anlattıklarımdan dolayı tehlikenin ne olduğunu ve ne demek istediğimi anlamışsındır” demekten başka elinden ne gelir. H.Fırat’ın taktiği, Özal’ın “Benim memurum işini bilir” taktiğine benziyor...
H.Fırat’ın yaptığı bu cambazlığın seçimlerden üç gün önce HDP üçüncü yol olmalı ve kimseyi desteklememeli diyen A.Öcalan’ın tavrından ne farkı var. Üstelik o, tam tarafsızlık çağrısı yaptığı halde, sokak çağrısı yapmadığı için bu çağrının AKP’ye destek anlamına geldiğini her fani anlamıştı. O’nunki, CHP’ye oy vermeye hazırlananları sandıktan uzak tutmak istediği için, dolaylı olarak AKP’ye destekti. Sizinki de AKP’ye oy vermeye hazırlananları sandıktan uzak tutmayı savunduğunuz için yaptığınız CHP’ye destekti.
Sizi ve A.Öcalan’ı burjuva cephenin iki ayrı kanadında ama sonuç itibariyle, burjuva cephede bir araya getiren, aktif boykot çağrısı yapmamanız, yapamayışınız olmuştur. Her zaman söyledik, devrimin geldiği bu aşamada devrimci politika ve taktiklerin reddi, reddedenleri burjuvazinin saflarına iter.
İ. Cevat Çetiner