Şimdi gelelim işin diğer yanına. Propaganda, somut olan gerçeğe, somut olana, an’a, pratiğe dair bir şey söylememek midir? H.Fırat için böyle... Bu yüzden ısrarla sosyalist işçiler, ortalama solun devrim ve sosyalizmden bahsetmesine aldanmamalıdır diyoruz. Ortalama sol için devrim ve sosyalizm olanaklıdır, ama bu soyut bir olanaktır. Dünyanın etrafında dolanan ayın, günün birinde, yeryüzüne düşmesi ne kadar olanaklı ise, o kadar olanaklıdır. O yüzden, ortalama sol için devrim ve sosyalizmden bahsetmek, ayı seyredip hayaller kurmakla aynı şeydir. Onlar için devrim ve sosyalizm, bildirilerin- kitapların satır aralarına sıkıştırılmış yaldızlı kavramlardır sadece. Geleceğe dair coşkuyla bahsedilecek şeylerdir. Gerçi sosyal reformistler, H.Fırat, devrim kavramını da anmak istemez ya, bu topraklarda devrim mücadelesinin mayası o kadar güçlüdür ki, bundan vazgeçtiklerinde devrimci kitleler nezdinde itibarlarının kalmayacağını bilirler. Dolayısıyla H.Fırat, “Çözüm devrimde” demek zorundadır. Ama somutta, gerçekte, yani her zaman için somut olan gerçekte, kendini reformlara adamıştır. Bu açmazdan tek çıkış yolu kalır, o da “Çözüm devrimde şiarı propaganda şiarıdır; propaganda ise güncele, somuta, an’a dair değildir” deyip, devrimi arşive kaldırarak işin içinden çıkmak.
Bakın Lenin “Ne Yapmalı?” da ne diyor bize. Gerçi biz de sürekli Lenin, Lenin diyerek H.Fırat’ın damarına basmış oluyoruz ama elden ne gelir? Yapacak bir şey yok. H. Fırat, Lenin’i, hele de Lenin’i Lenin yapan eserlerden olan ‘Ne Yapmalı?’yı hiç sevmiyor diye, bu başucu kitabından vazgeçecek değiliz.
Lenin “NeYapmalı?” da, “Martinov Plehanov’u Nasıl Derinleştirdi” diye sorar ve Martinov’dan bir alıntı yapar: Martinov şöyle diyor:
“...Plehanov’un bir zamanlar geliştirdiği TAKTİK İLKELERİ mutlaka önemli ölçüde değiştirmek zorundayız... Şimdi propaganda ile ajitasyon arasındaki farkı, Plehanov’un yaptığından farklı tanımlamamız gerekir. Propaganda denince... mevcut toplumsal düzenin tümünün ya da kısmi görüngülerinin devrimci tarzda aydınlatılmasını anlamalıyız. Sözcüğün dar anlamıyla (aynen öyle!) ajitasyondan ise, kitlelerin belirli somut eylemlere çağrılmasını, proletaryanın toplumsal yaşama doğrudan devrimci müdahalesinin teşvik edilmesini anlamamız gerekir...
Benzerlik sadece bu mu? Martinov’un, devrimci mücadeleden, devrimden kaçmak için yaptığı, taktik anlayışa saldırmak oluyor. Taktik ilkeleri yeniden belirlemek adı altında, propaganda-ajitasyon-pratiği birbirinden koparmak oluyor. H.Fırat’ın da bu yazıları “Taktik Sorunlarımız” başlığı altında kaleme alması ne büyük “tesadüf”. Elindeki tek devrimci şiardan da kurtulmak için Martinov’un yolundan yürüyor H.Fırat. Peki Lenin ne diyor buna;
“... Rus sosyal demokrasisini bu yeni daha keskin ve daha derin Martinovcu terminolojiden dolayı kutlarız...” H.Fırat’ı da bu toprakların diline kattığı yeni terminolojiden dolayı biz kutlayalım!
Lenin devam ediyor,
“... tekil bir olay olarak ‘çağrı’ (yani, somut bir politik olaya karşı somut bir politik tutum, b.n.) ya doğal ve kaçınılmaz biçimde gerek teorik inceleme ve propaganda broşürünü, gerekse de ajitasyon konuşmasını tamamlar... Örneğin Alman- sosyal demokratlarının tahıl gümrüklerine karşı bugünkü mücadelesini alalım. Teorisyenler gümrük politikası üzerine inceleme kaleme alırlar ve örneğin ticaret sözleşmeleri ve ticaret serbestliği için mücadeleye ‘çağırırlar’; propagandist aynı şeyi dergide, ajitatör ise halka yaptığı konuşmalarda yapar... Bu eylemlere çağrı dolaylı olarak teorisyenler, propagandistler ve ajitatörlerden gelir, dolaysız olarak ise fabrika ve evlerden imza toplayan işçilerden gelir...”
Martinov bu karışıklığı ne amaçla “icad” etti?.. Iskra’nın (yani Lenin’in, b.n.) dikkatini meselenin yalnızca bir yanına diktiğini göstermek amacıyla.
“Iskra’ya (yani Lenin’e) göre, en azından bugün için ajitasyon görevleri propaganda görevleri tarafından geri plana itilmekte.” (Martinov)
Bu son cümleyi, Martinov’dan insanların konuştukları dile çevirecek olursak, ortaya şu çıkmaktadır: “Iskra’da ‘elle tutulur belli sonuçlar vaat eden’ hükümete yasa koyucu ve idari önlemler talebi sunma’ (..sosyal reform talepleri) politik propaganda ve politik ajitasyon görevleri tarafından geri plana itilmektedir..” (C-2/92-95)
Sanırız mevzu anlaşılmıştır. Propaganda, ajitasyon, pratik arasındaki bağı koparmanın tek nedeni vardır; pratiğe, somut gerçeğe dair politikanın devrimle olan bağını koparmak. Reformlar için mücadeleyi öne çıkarıp, kutsamak...
H.Fırat da, “çözüm devrimde” şiarını, aynı nedenle propaganda arşivinin coşkulu konusu haline getiriyor. H.Fırat -Kızılbayrak devrimle tek bağları olan bu şiarın ayaklarına dolanmaya başladığını görüyor ve kurtulmaya çalışıyorlar. Sosyal reformizme kilitlenmiş olan politik çizgisini CHP’ye eklemlenmeye kadar uzatmak için, “çözüm devrimde” şiarını propaganda arşivine özenle yerleştiriyor ve bunun için H.Fırat’çaya başvuruyor aynı Martinov gibi. Önce taktiğe dair kavrayış sorunlarımız var diyor ve ardından propaganda- ajitasyon- pratik arasındaki bağı koparıp atarak, devrimi, somut olan gerçeğin sorunu olmaktan çıkarıyor.