Her şey süt-liman bir görüntü verirken bir iki gün içinde ortalık toz-duman oldu. Türkiye, besleyip barındırdığı, eğitip donattığı; maaşa bağlayıp silahlandırdığı çetelerin bir anda ateşi altına girdi. Besledikleri karga gözlerini oymak için ayağa kalkmıştı.
Görünüşe göre tartışmayı Suriye Devlet Başkanı Esad başlattı. Geçen günlerde Putin'in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev'le yaptığı görüşmeden sonra Esad, yine görünürde fol yok yumurta yokken, “Suriye'nin tüm toprakları üzerindeki egemenliği temelinde, Türkiye'yle ilişkiler için her türlü girişime açığız” açıklamasını yaptı.
Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti... Şimdilik üzerinde kesin konuşulabilecek bu üç devlet arasındaki ilişkilerin emperyalizme ve faşizme karşı bir “Birleşik Cephe” inşasına doğru gittiğini görüyoruz.
Türkiye ve Kürdistan'daki sosyal reformist, uzlaşmacı parti ve örgütlerle onların ayak izlerini takip eden oportünist hareketlerin talihsizliği, darkafalı ahmak liberallerin önlerine sürdükleri kavramlara eleştirel bakmak yerine olduğu gibi kabul edip kullanmalarıdır.
Dinci faşist yönetim ve tekelci sermaye sınıfı cephesinde durum kötü. Ne yapacaklarını, nasıl yöneteceklerini şaşırmış durumdalar. Eskisi gibi devam edemiyorlar; eskisinin yerine ne koyacaklarını bilmiyorlar.