< < Faşist Saldırganlığın Yenilmesi İçin Bir Adım Öne!

Tarihin akışının inanılmaz hızlandığı günlerden geçiyoruz. Emperyalizmin, siyonizmin ve bölge karşı devriminin yürüttüğü gerici iç savaşın 13 yılda yıkamadığı Baas rejimi, 12 gün gibi kısa bir sürede çöktü.

Bu çöküşün bölgedeki birçok dinamiğe ciddi etkilerinin olacağı şüphesiz. Dinci-faşist gericiliğin başa getirildiği bu gelişme; emperyalizmin, siyonizmin ve dinci-faşist iktidarın dönemsel olsa da lehine oluyor. Baas rejimi emperyalizme direnmesine rağmen tepeden tırnağa bir burjuva iktidar karakterine sahip olmasından dolayı, bu çöküşün önünü alamadı. Bu çöküşün içinde ekonomik çöküş, toplumsal yıkım, siyonizme karşı yeteri cevap vermeme, ayrıca Rojava devrimini tanımayan, Kürt halkının kazanımlarını korumasını kabul etmeyen burjuva gerici sınıf karakterinin olduğu bir gerçeklik. Ayrıca, Rusya, Çin ve İran’ın desteğiyle emperyalizmin dayattığı tam ilhak politikalarına karşı bir dönem direnmiş olsa da ekonomik kriz, yaptırımlar ve özellikle de çürümenin burjuva iktidarın ve toplumun ciddi kesimlerine yayılması, kitlelerin bu emperyalist saldırıya açık tutum almasını da zedeledi.

Ancak tüm bu gelişmeler bir yana, dinci-faşist sürülerin iktidarı alması ile azınlık topluluklara yönelik saldırılar artıyor, Arap Alevi ve Hristiyan emekçi halklar her an soykırım ile yüz yüze. Tepeden tırnağa dinci-faşizmin en soysuz ve vahşi anlayışıyla şekillenmiş bu karşı devrimci odaklar başa gelerek; katliam, işkence ve tehcir politikalarına hız verdiler. İnsan kaçırmalar, açık sokak infazları, tecavüzler, evlerin ve toprakların talan edilmesi, inanç merkezlerinin ateşe verilmesi... Dahası var ancak saymaya gerek yok. Bu tablo 93’te Sivas’ta, 78’te Maraş’ta, 95’te Gazi’de ve tarihimizde birçok defa tanık olduğumuz bir tablodur. Bu katliamların meşrulaştırılması için ilerici ve devrimci güçler, Alevi emekçiler her fırsatta çeşitli biçimlerde hedef tahtasına konuyor. Bugün Suriye’de yaşanan katliamları gerçekleştiren katilleri onore edip, özgürlük dağıtanlar olarak göstermek, NATO’nun uzun yıllardır uyguladığı politik ve askeri stratejinin bir parçasıdır. İşin şaka kaldırır yanı yok. Kendi örgütlü ve savunma güçleri yeterince gelişkin olmayan bölgedeki halklara bakarken, Rojava’nın halklaşmış bir devrim olması ve kendi savunma güçlerinin bulunması, sahadaki dengeleri Kürt halkının lehine döndürüyor. Bundan dolayı kendi geleceğini kendi ellerine almış Kürt halkının devrimci savaşımı, bölge halklarına örnek teşkil ediyor.

Peki ne yapmalı? Dinci-faşistlerin Suriye’de yaptığı katliamlar göz önüne alındığında bu dinci-faşistler eliyle yeni katliamların ve saldırıların bu topraklardan çok uzak olmadığını kestirebiliriz. Tarihi boyunca Kürt halkını, Alevi inancına mensup emekçileri ezmiş, faşist baskı, katliam ve ötekileştirme ile yok etmeye çalışan bu sistemi halkların devrimci mücadelesiyle, anti-faşist mücadelelerle yıkmalıyız. Faşist saldırıları, katliam tehditlerini ancak devrim durdurur. Ezilen halkların, yoksul Kürt halkının ve ezilen Alevi emekçilerin özgür ve güven içinde yaşamasını halkın iktidarı temin edebilir. Şimdi bulunduğumuz bütün yerlerde halk komitelerinde birleşelim, kendi örgütlü güçlerimiz ile devrimci savaşı yükseltelim!

TÜRK-KÜRT-ARAP-ERMENİ YAŞASIN HALKLARIN MÜCADELE BİRLİĞİ!

DİNCİ-FAŞİST ÇETELER YENİLECEK, EMEKÇİ HALKLAR KAZANACAK!

MÜCADELE BİRLİĞİ PLATFORMU