İşçi Sınıfının Bozulan Kavramları -4
Bağımsız sınıf tavrı denilince, alanda herkesin söylediğinin başka bir şey olduğunu anlıyoruz. Burjuva sendikaların yöneticileri başka, devrimci işçiler başka, uzlaşmacılar, reformistler başka bir bağımsız sınıf tavrını anlatıyor.
Bu konuya, işçi sınıfının bulunduğu her alanda, her platformda bağımsız bir şekilde kendi sınıf tavrını koymasının, bir mücadele konusu olduğunu bilerek yaklaşmak gerekiyor. Sendikalarda da, komitelerde de hatta işçi sınıfı partisi içinde de işçi sınıfının ideolojik politik mücadelesi hep var olacaktır. Mücadelenin kesintisiz ve yükselerek sürebilmesi için devrimci işçilerin kendilerini donatmaları, kavganın içinde deneyimlerini arttırmaları hem bugünün mücadele başarısı hem de geleceğin, sosyalizmin ayakta kalması için hayati önemdedir.
Bu yaşamsallık sadece işçiler için değil, burjuvazi ve hatta küçük burjuvazi için de geçerli. Günlük politikadan, ideolojik mücadeleye kadar her sınıf kendi çıkarları ile hareket eder ve nihayetinde kendi geleceğini garanti altına almak ister. Sınıflar arası savaş, bulunduğumuz her alanda karşımıza açık ya da örtülü şekilde çıkar. Herhangi bir işçi eyleminde, çevre ya da kadın eyleminde, toplumsal bir tepkide, kitlenin gideceği yöne, baskın olan sınıfın varlığı karar verir. Baskın olan, hazırlıklarını yapmış olmakla ve sürecin etki gücüyle ortaya çıkar. Gezi Ayaklanması bu konuda bizlere oldukça zengin örnekler yarattı. Aynı şekilde Tekel eylemi, 15-16 Haziran, Tariş, metal fırtına gibi büyük dalgalar dışında en ufak bir işçi eylemi de bizlere bu çatışmaların izlerini takip etmemizi sağlayacak deneyimler sunar.
Ancak bu savaşın öyle dümdüz bir çizgide ilerlemediğini de biliyoruz. Herhangi bir mücadele alanında anlık dönüşlere, iknalara, ilerleme ve gerilemelere hepimiz tanık olmuşuzdur. Bu bulamacın ve sarmalın içinde gelişen işçi sınıfı kendisini, dostlarını ve düşmanlarını, dünyayı, gelişmeleri, olayları yaratan koşulları vb. tanıyarak ve çarpışarak ilerler. Türlü yaralar alır. Bu yaraları iyileştirebildiği ölçüde ilerler, iyileştiremediği ölçüde enfekte olur, bozulur. Doğal olarak tüm toplumun ilerlemesi gibi bütün irili ufaklı çarpışmalar işçi sınıfını da bir sınıf olarak bir yerden başka bir yere taşır. Bu taşıma sırasında sınıf kendinden olanla birleşerek ve kendinden olmayanla ayrışarak biçimlenir.
Sendikalarda, demokratik kitle örgütlerinde çalışma yapan devrimciler, en çok da kendi sınıf çıkarları gereği işçi sınıfının bu ilerleyişini durdurmak ve en azından yavaşlatmak isteyenlerin hışmına uğrar. Burjuva ve küçük burjuva sendikacılar işçi sınıfını kendi görüşlerinin hakim olduğu alana doğru çekmeye çalışırken, aynı zamanda devrimcilerden uzaklaştırmak zorundadırlar. İşçilere bağımsız sınıf tavrının devrimcilerden, işçi sınıfı partisinden bağımsız ve uzak olmak anlamına geldiğini empoze ederler. Bu propaganda, şovenizmi, dinciliği ve gerekli olan her şeyi kullanarak kendi öncüsüne düşman bir sınıf yaratmaya çalışır. Devrimci, öncü işçilerin kısa sürede tespit edilmesi ve bir an önce sınıftan uzaklaştırılması ardından da burjuva görüşlerin sınıfın içinde egemen kılınması bu kesimler için hayatidir. İşten atılmak, kara listeye alınmak, tutuklanmak yani yaşamdan kovulmak an meselesidir. Öncü işçilerin işyerlerinde ve mücadele alanlarında ellerini çabuk tutup karşı sınıfın ajanlarından önce işçilere ulaşması hayatidir. Onun için de sınıf savaşı en alttan başlayarak an be an, kıran kırana yürür.
İşçi sınıfının öncülerinin bulundukları her yerde bu savaşı göze alarak ilerlemesi ve bağımsız sınıf tavrının işçi sınıfının evrensel yasalarına bağlılığın ne olduğunu işçilere ulaştırması varlık sebebidir. İşçi sınıfının evrensel yasaları yerel yasaların ve bizlere dayatılan her türlü kararın üstündedir. İnsanlık değerlerinin en üstte tutulduğu bu yasalara bağlılık bağımsız sınıf tavrını belirler. İşçi sınıfının devrimci bir sınıf olarak ileriyi temsil ettiğini, en ileri ve insani sistemi yaratacak tek sınıf olduğunu bilir. İşçilerin sistem tarafından geri bırakılmış yönlerini, mücadele edilmesi, temizlenmesi, ilerletilmesi gereken yanlar olarak görür. Bu ilerlemenin de ancak örgütlü bir mücadele ile olacağını ortaya koyar.
Bağımsız sınıf tavrını benimsemiş bir işçi savaşa karşı tutumda burjuvazinin ondan istediği gibi şovenizme düşmez. Hangi ülkenin olursa olsun sınıf kardeşlerinden ve onların geleceklerinden yana kaygı duyar. Sınıfın içinde yaratılan düşmanlıklara karşı kendi düşmanını seçerek ilerler. Ülkeler arası sınırların, yaratılmış yabancılaştırmaların, suni taraf tutmaların saflarımızdan sökülüp atılması ancak sınıf savaşımına verdiğimiz katkı ile mümkün olacaktır. Her devrimci öncü işçi, burjuvazinin savaş politikalarına karşı sınıfı hazırlamalı, bütün propaganda bombardımanı içinde işçi sınıfının yolundan ayrılmadan bağımsız politikasını sürdürmesi ve geleceğini kurması için yönlendirmelidir.
Temade Çınar