İstiyorlar ki susalım. İstiyorlar ki hiç ses çıkarmayalım. Yokluğa, yoksulluğa, açlığa, savaşa, işgale, acılara, ölümlere karşı susalım. İnsanın insanı, insanın hayvanı, insanın doğayı sömürmesine, katletmesine ses çıkarmayalım! İstiyorlar ki tüm dünya güçlünün zayıfı ezdiği, sadece en güçlülerin hayatta kalabildiği vahşi kanunlarla yönetilsin!
Kimileri buna “Orman kanunu” diyor, güçlünün hiçbir sınır gözetmeksizin güçsüzü ezmesine yok etmesine... Oysa ormanda bile doğanın kanunları işler. Güçlüler yaşamın devamı için doğayı tümden yok etmez, kendini yenileme şansı tanır... Ama emperyalizmin vahşi doğasında sadece daha güçlü olmak, daha da güçlü olmak var. Bu uğurda her yol mübah.
Yaşamak hakkını isteyen işçilere, emekçilere, doğalarını, köylerini korumak isteyen köylülere, katledilmek istemediği için sokaklara çıkan kadınlara, topraklarını savunmak isteyen halklara, en çok da bunların haberini yapan, görüntüleyen ve dünyaya duyuran basına saldırırlar.
Bu saldırıların son kurbanları Nazım ve Cihan’dı. Suriye’nin “düşmesi”nin ardından şehirleri, mahalleleri, köyleri cihatçı sürülerin doldurması ile birlikte, Türkiye ordusunun da Rojava ve Suriye’deki saldırıları arttı. Nazım ve Cihan, bu iki yiğit gazeteci, burada topraklarını savunan Kürt halkının yanında, yaşananları tarihe not düşüyordu, susturmak istediler...
“Kalemlerini yerde bırakmayacağız!” diyerek Van’da aynı gün sokağa çıkan meslektaşlarına saldırıp, işkence ile gözaltına aldılar. Yetmedi, ertesi gün katledilen meslektaşlarına sahip çıkmak için İstanbul’da sokağa çıkan, “Susturamayacaksınız bizi” diyen gazetecilere ve onlara desteğe gelen siyasetçilere, demokratik kitle örgütlerine saldırdı, onlarcasını işkence ile gözaltına aldı. Yetmedi, 9 gazeteciyi tutukladı...
Gazetecilerin gözaltına alınması üzerine bir açıklama yaptı İstanbul Barosu ve katledilen, gözaltına alınan gazetecilere sahip çıktı. Hayır! Bizim öldürdüklerimize, bizim saldırdıklarımıza, bizim gözaltına alıp tutukladıklarımıza sahip çıkamazsınız diyen devlet, İstanbul Barosu ve yöneticilerine de soruşturma açtı... Bu defa onlarca baro ard arda İstanbul’a sahip çıktıklarını açıkladı.
Saldırıları büyüdükçe dayanışma da büyüyor, karşı koyuş da büyüyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, en vahşi tedbirleri de uygulasalar, artık hiç kimseyi yıldıramıyorlar. On yıllardır demoklesin kılıcı gibi halkların başının üzerinde sallandırılan zindanlar tehdidi dahi vız geliyor. En sıradan insanlar “tutuklayacaklarsa tutuklasınlar” diyerek meydan okuyor “devlet baba”ya.
Susturamayacaklar!
İşkenceleri de, gözaltıları da, zindanları da, katliamları da baş eğdiremiyor ezilen halklara, işçi ve emekçilere, öğrencilere, Kürt halkına.
Özgürlük yürüyüşü sürecek!