Türkiye ve Kürdistan’da işçi sınıfının, ezilen halkların, devrimci demokrat kesimlerin faşizme karşı mücadelesi kesintisiz bir şekilde 50 yıldan fazladır sürüyor.
Boğaziçi eylemleri ile birlikte gelişen yeni süreç şüphesiz hepimize çok şey anlatıyor, devrim mücadelesi için çıkarılması gereken birçok dersi içeriyor. Toplumun geniş kesimlerini etkileyen, üniversite gençliğinin bu militan ve gözü pek eylemleri, faşizme meydan okuyan açıklamaları artık gençliğin dur durak bilmez bir şekilde sokaklarda olacağının ifadesidir. Çıplak devlet zoru, baskı, işkence, soruşturma, tutuklama, ev hapisleri, medyada hedef gösterme, dinci-faşist kitle tarafından katliamla tehdit edilme… Faşizm ne yaptıysa eylemleri bitirmeyi başaramadı.
Zaman çok hızlı akıyor, olaylar çok hızlı gelişiyor. Dünyanın neresine yüzümüzü dönsek keşmekeşe dönüşmüş toplumsal sorunlar, sistem krizinden kaynaklanan, kapitalizmin çözemediği aksine, daha da derinleştirdiği, düğümlenmiş yakıcı meseleler almış başını gidiyor. Bu belirttiğimizi özellikle de yaşadığımız topraklardaki emekçilerin, gençlerin çok iyi hissettiğini biliyoruz.
Başlığımızın iddialı olduğunun farkındayız. Ama okuyan herkesin dikkatini çektiğini ve onları düşündürdüğünü de biliyoruz.
Sorunlarımızın katmerleştiği, yaşamlarımızın giderek çekilmez bir hale geldiği bir dönemden geçiyoruz. Açlık, sefalet, savaşlar, yıkımlar, politik baskılar, geleceksizlik, işsizlik...