İşçi sınıfının, dönüp burjuvazinin ağzına bakmadan kendi devrimci amacı ve hedefi doğrultusunda yürümesi, temel, bağımsız devrimci sınıf politikasıdır. Belirli ülkelerin ücretli emekçileriyle de sınırlı değildir. Kendi yolunda yürümek, dünya proletaryasının, dünya burjuvazisine karşı uzlaşmaz bir mücadele yürütmesidir. Bir anın tavrı değil, sınıf mücadelesinin tüm zamanlarını kapsar. Emekçi sınıfın tarih sahnesine bağımsız olarak, bilinçli ve örgütlü olarak hareket etmesine denk gelir.
İşçi sınıfı, kendisini sömüren ve ezen sömürücü sınıfın ağzına bakabilir mi? Kadınlar gerçek, tam, eksiksiz özgürlük mücadelesi verirken, dönüp erkeklerin, erkek egemen toplumun, burjuva partilerinin ne düşündüğüne bakabilir mi? Kapitalizmin ezdiği hiçbir sınıf ve toplumsal grup yeni bir gelecek mücadelesi verirken, dönüp ne söyleyecek diye burjuvazinin ağzına bakmaz. Ve yıllardır kendi doğru bildiği yolda ilerliyor, mücadele sürdürüyor. Bu, devrimci kurtuluş yoludur.
Sosyal reformist partiler ve toplumsal gruplar, proletaryanın, devrimci sınıf partisinin, devrimci kadınların ve gençliğin bu gerçek devrimci tavrından farklı olarak, her adımda, ne diyecek diye, burjuvazinin ağzına bakıyorlar. Burjuvaziyle sınıf işbirliği politikası, onları her bakımdan bağlıyor. Hiçbir zaman burjuvaziden uzak düşecek bir politika izlemediler. Gezi Haziran Halk Ayaklanmasında bile, burjuvaziyle birlikte hareket etme çizgisini aşmadılar. Dolaysıyla, gerçek devrimci işçi sınıfı hareketi, ancak, burjuvazinin ağzına bakan uzlaşmacı hareketleri aşarak, amacı ve hedefi yönünde ilerleyebilir.
Burjuvazinin ağzına bakarak hareket etme anlayışı salt bu topraklarla sınırlı değildir. Bütün emperyalist-kapitalist sistemdeki reformist, ılımlı, statükocu siyasi hareketlerin genel ve ortak çizgisidir. Doksan sonrası yıkılıp giden veya iyice burjuvaziye yanaşan sosyalist ve komünist partiler bu tipten siyasi yapılardı. Bazıları, sosyalist ülkelerin dünya politikasına içerde ayak uydurmak için, burjuvaziyle resmi veya fiili olarak uzlaşma içine girdiler. İçinde bulundukları koşullara göre köklü bir politika izleyemediler. Uzlaşmanın kaçınılmaz akıbeti, dağılma ya da etkisiz duruma düşmek oldu.
Geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren, bugüne kadar gerçek devrimci mücadele yürütenler, ayaklanan ve devrimi yapanlar, burjuvazinin ağzına bakmadan, kendi doğru amaç ve hedefleri doğrultusunda, kendi doğru bildiği biçimde savaşanlar oldu. Doksanlarda statükocu partiler, daha da sağa kayarken ve dolayısıyla hiçbir varlık gösteremezken, Marksist-Leninist çizgide tereddütsüz ilerleyen, savaşan, ayakta kalan ve gelişme gösterenler, burjuvazinin ağzına bakmadan kendi yönünü kendileri çizen proleter devrimci komünistler oldu.
Proletaryanın devrimci bir sınıf olarak sahnede yerini almasıyla birlikte, tarihin en devrimci dönemine girildi. Kuşkusuz bunu besleyen nesnel toplumsal bir temel var. Ama biz burada, öznenin rolü, hareketi ve etkisini ele alıyoruz. İşçi sınıfı devrimci eylemleriyle sosyalizmi toplumsal bir sistem olarak inşa etti. Devrimci sınıf, dönüp burjuvazinin ağzına baksaydı amacına ve hedefine ulaşamazdı. Emekçi sınıf, insanlığın geleceğini belirleyen bir güç olarak, tarihsel devrimci rolüne uygun davrandı.
Ücretli emekçilerin amacını ve hedefini gerçekleştirmesi için, bütün koşullar biraraya geldi. Gelişme bazılarının düşündüğünden daha hızlı yaşanıyor. Gelişmenin hızlı yaşanması, toplumun devrimci değişimini insanların önüne daha çabuk getiriyor. Her şey karşıtına çarçabuk dönüşüyor. Bu, çağımızın temel bir özelliğidir. Gelişmenin hızlı yaşanması, olayların ani, hızlı, yoğun oluşu içinde olduğumuz tarihin bir özelliğidir. Bazıları bu söylenenlerden basit sonuçlar çıkarıyorlar. Çağımızın en temel özelliği, toplumun devrimci dönüşümünün başlamasıdır. Yani tarihsel gelişmenin sürekliliği ve kesikliliğinin birliği, bir kesiklilikle yani toplumsal devrimle yerini yeni bir tarihsel sürekliliğe terkediyor. Tarihin en devrimci dönemi yaşanıyor. Devrimler arka arkaya patlak veriyor.
Türkiye ve Kürdistan’da tarihsel gelişme bundan sonra daha hızlı yaşanacaktır. Ezilen ve sömürülenlerin biriken öfkesi, burjuvazi ve onların siyasi iktidarı tarafından daha da ateşlenmiştir. Öfkenin ateşlenmesi, kendini sayısız devrimci patlamayla dışa vuruyor. Kitlelerde yüksek bir devrimci politik bilincin oluşması, örgütlü mücadele, yoğun eylemlilik ve daha pek çok toplumsal ve politik etkenin sonucu tarihsel gelişme, olayların patlak vermesi çok hızlı olacaktır. Olayların temposu hızlandığından, devrimci çalışmanın temposu da hızlanmalıdır. Tarihsel gelişmeye ayak uydurmak ya da gelişmeyi karşılamak bu şekilde olur.
Burjuvazi bu topraklarda, on yıllarca halk kitlelerine zor uyguladı. Ama gerici zor, tarihin akışını durduramadı. Çok ağır baskılara karşı mücadele etmek, devrimci kitleleri çok daha güçlendirdi. Devrimci mücadele karşısında gerici burjuva saldırılar sonuçsuz kaldı. Sınıf mücadelesi bugün daha bir yoğun ve şiddetli aşamada. Mücadelenin bugünkü aşaması burjuvazinin güçsüz düştüğünü, emekçi kitlelerin, kadınların ve gençliğin ise daha güçlü, yıkıcı ve devrimci bir savaş yürütecek bir noktada olduğunu ortaya koyuyor. Devrimci sınıf mücadelesinin yeni bir hız kazanması, burjuvazinin yenilgisidir. İşçi sınıfı hareketi ve diğer devrimci kitleler henüz zafere kavuşmadı fakat, büyük bir zafer bize çok uzak da değil.
On yıllarca sistematik olarak uygulanan burjuva şiddet, bu süreçte, tarihin yoğun devrimci döneminde gelişmesini durduramadı. Devrimci kitlelerin mücadelesini, siyasi ve toplumsal hareketini dağıtamadı. Tersine ezilenler, sömürülenler, artan şiddet ve baskılara karşı mücadelede birleşti, kaynaştı ve kenetlendi. En zor koşullarda sağlanan bu düşünce ve eylem birliği, her koşula dayandı, varlığını sürdürdü ve ileri örnek yarattı. Komünistlere ve diğer devrimci hareketlere bakın, emekçi halkla ağır baskılara, katliamlara, saldırılara karşı yürütülen mücadelede oluşan bu ilişkiler ve bağların nasıl yıllarca devam ettiğini göreceksiniz. Gezi Haziran Halk Ayaklanmasına ve 6-8 Ekim Halk Ayaklanmasına bakın, halk kitlelerinin burjuvazi, devlet ve siyasi iktidar karşısında nasıl kaynaştığını göreceksiniz. Kitlelerin kaynaşması sayısız eylemde pekişti.
Bu söylediklerimiz, gerçeğin sadece bir yönüdür. Emekçi ve sömürülenlerin kaynaşması aynı zamanda bilince dayanıyor. Marksizm-Leninizm insanların düşüncesinde köklü bir değişiklik yarattı. Kitlelerin en devrimci, en tutarlı, en ileri kesimi amaçlı ve hedefli eylemlere katılıyor. Diğer kitleler üzerinde amacı yönünde etkide bulunuyor. Tüm bu eylem, isyan ve ayaklanmalar geçmişten kopuşa yol açıyor. Kuşkusuz geçmişten köklü kopuş toplumsal devrimle gerçekleşir. Fakat kopuş süreci bugünden başlar ve devrimin gelişmesi boyunca derinleşir.
Burjuvazinin baskı araçları, tarihsel gelişme eğilimine karşı koydukları için, evrensel gelişme tarafından yenilgiye uğratılır. Kapitalist sömürü ve baskı toplumu, dünyayı değiştirme yönündeki mücadeleyi durduramadığı gibi, bu değişimi hızlandıran halk kitlelerinin kahramanca girişimlerine yol açtı. Her ciddi toplumsal ve siyasal hareket kitlelerin kahramanca girişimlerini gerektirir. Tek tek ya da gruplar halinde devrimcilerin kahramanca eylemleri, kitle kahramanlığının bir ifadesidir. Tarihi devrimci gruplar, devrimci kitleler yapar. Devrimci grupların cesurca, kahramanca, sınırsız özveriye dayanan -ki devrimci eylemlere girişenler bunu bir özveri olarak görmezler- eylemleri, olmadan zafer yolu açılamaz. Proletaryanın tüm toplumsal devrimleri, devrimin öncülerinin kahramanca eylemleriyle zafere ulaşmıştır.
Reformistler, kitlelerin devrimci kahramanlığını küçümserler. Onların böyle düşünmelerinin kendilerince sebepleri vardır. Fakat, o saflarda, ılımlı, mücadele içinde, burjuvaziyle uzlaşma içinde, risk almadan daima kaçınan insanlar arasında kahramanca girişimlerde bulunanlar çıkmaz. Özcesi, eski toplumu yıkmaya kalkmak onun yerine yeni bir toplumu kurmak size göre değildir.
Sadece devrimde zafer yolunu açmak için değil, sosyalist kuruculuk döneminde de kitlelerin kahramanca girişimine gereksinim vardır. Sosyalist kuruluş yıllarında emek kahramanlığı, yeni bir toplumun inşa edilmesinde itici bir güçtür. Halkın bu girişimini yok sayabilir misiniz? Emperyalist-kapitalist dünyayla kuşatılmış olarak yeni bir yaşam biçimi inşa etmek zorundayız. Bu demektir ki, sosyalizmi inşa edebilen aynı zamanda, onu savunmak, korumak durumundadır. İkinci Dünya Savaşında, Sovyetler Birliği tam da bunu yaptı. On milyonlarca insan yaşamını ortaya koydu sosyalizmi savunmak ve dünyayı faşizmden, barbarlıktan kurtarmak için. Sovyet halkının kahramanca savaşı olmasaydı, 1945’te zaferin yolu açılabilir miydi? Zaferin sağlanmasında Panfilov’un 28’lerini nasıl yok sayarsınız. Sayısız Sovyet insanının kahramanca girişimi bu sırada yaratıldı. Doksanlarda olduğu gibi, tarih, Rusya halklarını dağın zirvesinden, dağın eteğine atabilir. İşte o zaman halklar yeniden başlamak 1917 Ekim Devrimi öncülerinin geçtiği yoldan geçmek zorunda. Sosyalist toplum halk kitlelerinin kahramanca eylemleriyle iktidarın ele geçirilmesiyle inşa edilir. Fidel Castro’nun “Yenilirsem yeniden başlarım” sözündeki devrimciliği doğru kavrayalım.
Buradan da çok rahatça anlaşılacağı gibi, toplumun ve olayların gidişatında politikanın rolü artmıştır. Politik müdahalenin rolü iki temel nedenden dolayı arttı. Birincisi, tüm kapitalist ülkelerde, sınıflar mücadelesi gelip iktidar sorununun çözümüne dayandı. İktidar mücadelesi politik mücadeledir ve politik mücadele bu aşamada en şiddetli biçimini alır. İkincisi, tekellerin egemenliği, bir avuç tekelin yararına, ekonomiye, topluma daha sert ve şiddetli müdahaleyi doğuruyor. 20. Yüzyılda politikanın bu denli etkin kullanılması, tekeller çağıyla dolaysız bağı var. İşçi sınıfı açısından da politik mücadele yolu, sosyalizme geçişin biricik etkin yoludur. Şu temel farkla, burjuvazinin politikası özel mülkiyetle sınırlanmıştır. İşçi sınıfı ise, politikayı etkin biçimde sınırlandırılmamış biçimde kullanır ve kullanıyor da. Yine bir farkı da şuradadır: Burjuvazinin politikası bir avuç sömürücünün çıkarına hizmet eder, statükocudur, çürümüştür, toplumu da çürütüyor. İşçi sınıfının devrimci politikası, dünyayı dönüştürmeyi amaçlıyor; işçi sınıfının, halkın kurtuluşuna yöneliktir.
Devrimci komünist-öncü, devrimci stratejisini hayata geçirmek için savaşırken, kitlelerin günlük mücadelesi ve günlük kazanımları karşısında kayıtsız kalmazlar ve kalmamışlardır. Günlük mücadele, emekçilerin, kendi aralarında kaynaşmalarını sağlar, savaş kapasitesini pekiştirir. Toplumsal kurtuluş mücadelesinde bir okul görevi görür. Devrimin öncüsünün düşmanla iktidar savaşında geniş bir kitle desteği sağlar. Yeter ki, günlük mücadeleyle devrimin bağı doğru kurulsun. Doğru bir ilişki ancak devrimin zaferi bakış açısıyla kurulabilir. Devrimin zaferi bakış açısı ve politikası yoksa, günlük istemler mücadelesi, kitleleri sisteme bağlar ve zamanla yozlaştırır. Burada esas olan politikanın içeriğidir. İşçi sınıfı, devrimci politik mücadeleyle düşmanı karşısında üstünlük sağlar. Devrimci politika, iktidarla bağıntılıdır. İktidar yolunda, etkin politika, devrimci politikadır. İşçi sınıfı hareketi bağımsız devrimci sınıf politikası izleyerek temel devrimci hedefini gerçekleştirir ve amacını yakınlaştırır.
C.Dağlı