Tarifsiz acılar çektik bir kara kış gecesi. Korkunç bir yıkım... üst üste, defalarca... Sevdiklerimizi, canlarımızı bıraktık moloz yığınları arasında. Çaresizlik, ulaşamamanın, o enkazların arasından çekip çıkaramamanın delirtici çaresizliği... “Buradayım” çığlıklarının perde perde sönüşünü dinlemenin, dondurucu ayazda parmaklarımızın arasından yitirişlerin çıldırtıcı çaresizliği...
Günler boyu kıllarını kıpırdatmadılar. Öylece seyrettiler yüzbinlerce insanımızın enkaz altında canlarını kaybedişini. Çığlıklarımızın, “buradayım” haykırışlarımızın perde perde sönüşünü izlediler.
En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim. Her konuda olduğu gibi bu konuda da, söylediğimiz iyi hoş, sofistike vb. şeylerin tümü, ilk bakışta “geneline” dair gibi görünüyor olsa da, herkesten önce ve ilk olarak kendimizi bağlar; dolayısıyla da sözlerimizin ilk muhatabı kendimizden başkası değildir. Çünkü herkes için geçerlidir: insan “genel”e dair çıkarımlara ilk önce kendisinden ama daha sonra başkalarından yola çıkarak ulaşır.
İşçi sınıfının, kadınların, gençlerin, emekçilerin, Kürt halkının, Alevilerin eylemlerinin her geçen gün büyüdüğü, sermaye sınıfının ise ekonomik ve politik krizinin giderek derinleştiği koşullarda 2023 yılına girdik.
“Yıllar bedenime yüzü söylediğinde yüzüm senden ayrılmayacak ve kalbim sana doğru koşarken duracak”