Küba ile ilgili anlatılacak ne kadar çok şey var. Bunların hepsini yazıya döksek sanırız gazetemizin sayfaları yeterli olmayacak. Yine de ilginizi çekeceğini sandığım bazı ayrıntıları anlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Yazımızın ilk bölümünde Küba için en yakıcı gerçekliğin abluka olduğunu ve bunun yaşamın her alanında hissedildiğini söylemiştik. Küba, "her şeye rağmen ve her şeyden dolayı" ablukaya direniyor. Yıllar önce Fidel'in , "Bugün bizim dünya devrimcilerinin düşlerine yapacağımız en büyük katkı bu kararlılığımız olacaktır" derken kastettiği şeyin ne olduğunu insan Küba'ya geldiğinde daha iyi anlıyor.
Bir çoğumuzun gözüne belki bir internet haberinde belki de bir gazete spotunda ilişti Muhammed Hacderuis. Muhtemelen 1. sayfa ya da sürmanşette yer alabilecek bir haber değeri yoktu. Ne de olsa Türkiye'ye sığınan 4 milyon Suriyeli'den biriydi. 5 yaşında küçücük bedenin taşıyamayacağı yükleri omuzlamış sokaklarda su satıyordu, tıpkı yaşıtları diğer Suriyeli çocuklar gibi. O, otobüs duraklarında, metrobüslerde kağıt mendil ve su ile para kazanmaya çalışan çocuklardan biriydi yalnızca. 5 yaşında küçük masum Mersin Erdemli de sokakta su satarken kaçırılıp bıçaklanarak öldürüldü!..
Leninist gelenekten olanlar için Küba, her zaman gidilip görülmesi gereken yerlerin başında gelmiştir. Fidel hayattayken gidip görebilmek, hele hele 1 Mayıs'ta Havana'da Devrim Meydanı'nda olmak ayrı bir mutluluk olacaktı kuşkusuz. Ne yazık ki, bu dileğimizi gerçekleştirme şansı bulamamıştık. Yine de şanslıydık; yaşarken hayallerimizin gerçek olduğu sosyalist bir ülkeye gitmek, birçoğumuz için pek mümkün olmuyor.
Ekonomik kriz patladı ve yıkıcı sonuçlarını şimdiden göstermeye başladı bile. Fabrikalar birbiri ardına kapanıyor, üretim duruyor, işçiler fabrika önlerine konuyor, işçi ücretleri ödenmiyor, sanayici kapitalistlerin önemli bir kısmı iflasla karşı karşıya.