Uzun süredir çeşitli bölgelerde tırmanan gerilim ve patlayan çatışmalar için, “kontrollü tırmandırma” tanımlaması bugüne kadar belirli ölçülerde kullanılabilir durumdaydı. Fakat artık kontrol yitiminin eşiğine gelinmiş görülüyor.

Son birkaç haftalık olayların öne çıkanlarını şöyle bir sıralayalım. Ukrayna-NATO ile Rusya’nın savaşı... Emperyalistlerin büyük bir pişkinlikle “silahlarımız Rusya içlerinde kullanılabilir, onlar artık Ukrayna ordusuna ait” türünden zevzekliklerin ardından Rusya içlerinde sivil yerleşimlere yönelik uzun menzilli füze saldırıları malum. Ardından Ukrayna’ya “verilen” 50 F16S savaş uçağının “teslim edilme” muamması... Oysa henüz Ukrayna’ya fiili olarak teslim edilen uçak yok. Moldova’da ve Romanya’da bulunuyor uçaklar ve birkaçının Odessa üzerinde uçuş görüntüleri yayımlandı. Sonra? O uçaklar yine geldikleri yere döndüler. Yani, savaş jetleri, Rusya’ya saldıracak olan bu uçaklar, NATO ve onun kuklası Sandu’nun iktidarı gasp ettiği Moldova’da!

“Aşılmadık kırmızı çizgi kalmadı” diyesi geliyor insanın ama... her bir adım, öncekinden daha pervasız, daha tahrik edici. Son adım, NATO-Ukrayna birliklerinin Rusya’nın Kursk bölgesini işgale girişmesi oldu. Kimse “bu bir savaş, Rusya Ukrayna’ya nasıl saldırıyorsa, Ukrayna’nın da aynısını yapmaya hakkı var” mavalı okumasın. Bir savaşta elbette bunlar olur. Ama burada bizzat sahada saldıran, savaşı yöneten, sadece kurmay olarak da değil, sahadaki saldırı birlikleri olarak yöneten ve yönlendiren, doğrudan NATO birlikleri. Savaşın başından beri ince şal ile de olsa bir şekilde örtmeye çalıştıkları tüm örtüleri kaldırıp atmış görünüyor emperyalistler.

Kursk saldırısından sonra Beyaz Saray’daki son basın toplantısında, sözcü Kirby, TOW, Javelin, AT4 türünden antitank füzeleri, HIMARS mühimmatı, top mermileri vb. içeren yüklü bir paketten bahsetti. Tam da şu an Kursk’ta ihtiyaç duydukları türden mühimmatlar! Gerilimin tamamen kontrolden çıkıp çıkmaması artık tamamen pamuk ipliğine bağlı! Doğrudan savaş gerekçesi olacak uygulamalara tam gaz devam ediyor emperyalistler.

Bunun onda birini örneğin ABD’ye yapmaya kalktığınızda en ağır bombardımanlar ve nükleer saldırılarla karşılaşmanız büyük ihtimal! Kim bilir, belki de emperyalistlerin tam da istedikleri şey bu... Rusya’nın nükleer silah kullanması! Zavallı Ukrayna en baştan gözden çıkartılmış, “son Ukraynalı’ya kadar savaşı sürdürmek” bizzat Boris Johnson’ın ağzından ilan edilmişti. Nükleer silahlarla, özellikle ülkenin batı kesiminin haritadan silinmesi hiçbirin umurunda değil ki!

Emperyalistlerin komutasındaki Ukrayna birlikleri, Kursk nükleer enerji santraline füze saldırısı düzenledi. Rusya hava savunma birimleri füzeleri düşürmeseydi, Çernobil felaketinden on kat daha büyük bir nükleer felaketle karşılaşmamız işten bile değildi. Aynı faşist Kiev birlikleri bu defa Zaparojiye Nükleer santraline kamikaze İHA saldırısı düzenledi ve tesisin soğutma ünitelerinde yangın çıktı! Şimdilik durum denetim altında olsa da, nükleer bir felaketin kıyısında dolaştığımız gerçeği değişmiyor.

Ukrayna’nın Kursk saldırısına gelince... Bu, hiçbir gelecek vadetmeyen, kısa sürede hatırı sayılır bir donanımlı ve eğitimli birliğin tümden imhasıyla sonuçlanacak bir harekattır. Rusya, bölgede “anti-terör rejimi” ilan etti. Şimdiden 1350 asker, çok sayıda tank, hava savunma ekipmanı, zırhlı araçlar, mühimmat vb. kaybetti Ukrayna. Dahası, bir süre sonra sınır içi temizlendikten sonra, bu bölgede de bir “tampon bölge” gündeme gelecektir.

İkinci olarak, Kursk saldırısının amaçlarından biri, uzunluğu 1000 kilometreyi aşan cephe hatlarında Rusya ordusunun kimi birliklerinin Kursk’u savunmak üzere cepheden çekilerek kuzeye yönlendirilmesiydi. Bunu bizzat Ukrayna genelkurmay başkanı Sirsky açıkladı. Ama bekledikleri gibi olmadı. “Çok sınırlı birlik çektiler” diye dert yanıyordu genelkurmaydakiler. Rusya birlikleri tüm cephe hattında ilerlemeye devam ediyor. Kursk’tan ötürü savaşan Rusya birliği cephenin diğer hatlarından çekilmedi, oralardaki yedek birlikler arasında çok sınırlı bir güç Kursk’a kaydırıldı. Hatta tersine, bugün bizzat Ukrayna kaynaklarının verdiği bilgiye göre, Vovçansk’a (Harkov bölgesinde stratejik kent) takviye birlikler gönderdi Rusya. Özcesi, genel cephe hattında zaten yetersiz olan Ukrayna birlikleri için durum daha da ağırlaştı, bir dizi bölgede çöküşün eşiğine geldi.

Ama tersten, Ukrayna ordusu, bu saldırıyı yapabilmek için, cephe hattında zaten son derece yetersiz olan birliklerinin en donanımlı kesimlerini Kursk bölgesine kaydırdı. Bu deneyimli ve donanımlı birlikler, cezaevinden salınan eski mahkum birlikleriyle güçlendirilerek Kursk’a sürüldü. Taarruzu sürdürebilmek için şu anda yedek kuvvetleri de Kursk bölgesinde savaş sahasına yönlendirmeye çalışıyor. Fakat... saldırının baskın özelliği geçti. Rusya ordusu Kursk sınır bölgesine (Sumi hattı) yoğunlaştı. Oradaki her hareketi anında fark ediyor. Faşist Kiev’in sahaya sürdüğü bu yedek kuvvetler, Rusya hava kuvvetlerinin 3 tonluk FAB’ları, İskender’ler, Tornadolar vs. tarafından tamamen yakılıp küle döndürülüyor. Lojistik hatları kesiliyor. Bundan sonrası adım adım sahadan temizlenme, şanslı olanların geri çekilebilmesi şeklinde devam edecektir.

Tüm bunlara rağmen bir noktanın altını çizmek lazım. Kursk saldırısı, NATO için, Rusya’ya yönelik girişilecek bir askeri harekatın ön-denemesidir. Daha önce NATO olarak gerçekleştirdikleri ve gayrı resmi olarak “Barbarossa-2” denilen tatbikat, mikro ölçekte Kursk’ta deneniyor. IŞİD eliyle Irak ve Suriye’de uyguladıkları hızlı küçük saldırı grupları taktiği, burada da uygulanıyor. IŞİD’in bu taktikle elde ettiği başarının ardında, en başta, ABD-NATO iletişim ve gözlem-keşif teknolojisi vardı. Yani bizzat uydular üzerinden yönlendirildi dinci-faşist çeteler. Burada da faşist Kiev birlikleri, bizzat sahadaki NATO birlikleri ve komutası eşliğinde, bu teknolojik destekle Rusya sınır güçlerinin en zayıf noktalarının keşfedilmesi sonrasında hızla harekete geçirildi. Ukrayna’nın elinde bu gözlemi yapabilecek teknik imkan yok. Her şey doğrudan NATO karargahlarında kotarıldı. Ne var ki, kısmi başarının ardından duraklama, lojistik yeteneğinin sınırlılığının ortaya çıkması, ve şimdi adım adım gerileme ve ezilme aşamalarına gelinmiş oldu. Bu harekatın bu haliyle başarı şansı yok. Ancak hava üstünlüğü ile, havadan yoğun destekle asıl hedeflerine ulaşabilecek bir taktik. Şu anda Ukrayna cephesinde böyle bir hava üstünlüğü, hatta hava destek unsuru bile yok. Ama yarın, NATO resmi olarak böyle bir saldırıya giriştiğinde, bu hava destek unsurları fazlasıyla olacak. Yani Kursk denemesi, NATO için verimli bir laboratuvar işlevi görmüş durumda. Ukraynalı kanıyla girişilen, “düşük maliyetli” bir reel tatbikat!

Çeyrek asırdır dikkat çektiğimiz yeni evre, yani emperyalizmin çöküş ve dünya devrimi dalgasının yükseliş süreci, günümüzün bütün gelişmelerini belirleyen ana çerçeve, ana düzlemdir. Ukrayna’da fitili ateşlenen savaş, emperyalistler açısından çöküş sürecini durdurma/yavaşlatma hamlesiyken, Rusya-Donbass kuvvetleri açısından antifaşist, antiemperyalist bir savaş. Bu antifaşist savaş, emperyalist hegemonya açısından ölümcül bir darbedir. Urayna-NATO kuvvetlerinin savaşı kaybetmesi, emperyalizmin çöküş sürecini hızlandıracaktır.

Bu yüzden emperyalistler son noktaya kadar direnecekler. “Son Ukraynalıya kadar” bölgeyi cehenneme çevirecekler. Hesapları odur ki, bu süre zarfında hasımlarını (Rusya ve müttefikleri) yıpratırken, kendi savaş güçlerini artıracaklar. Alman Savunma Bakanının ve ordusunun “5 yıl içinde Rusya ile savaşa hazır olmalıyız” sözleri başka bir anlama gelmez.

Ve yine bu yüzdendir ki dünya halkları, doğrudan, kendiliğinden, “içgüdüsel” olarak bu antifaşist savaşı desteklediler. Savaşta Ukrayna-NATO faşist kuvvetleri darbeler aldıkça tüm dünyada antiemperyalist başkaldırı güçlendi. Gelişmelerin kendisi tüm dünyada devrim sürecine, halkların ayaklanmalarına muazzam itilim veriyor.

Kapışma küresel ölçekte. Emperyalistlerin kovulmakta olduğu Afrika’da da çatışmalar derinleşiyor. Yüzlerce yıldır “kara kıta”yı köleleştiren, parçalara ayırıp düşmanlıkları kışkırtarak “yöneten”, hem doğal kaynaklarını, hem de bizzat insanlarını yağmalayan emperyalist ülkeler, uluslararası koşulların uygun olmasının da etkisiyle güçlenen antiemperyalist hareketlerin karşılarına dikilmesini sessiz sedasız kabul etmeyecekler elbette. Etmiyorlar da. Uzun on yıllardır kullandıkları kendi beslemeleri dinci örgütleri, antiemperyalist askeri yönetimlerin işbaşına geldiği ülkeler başta olmak üzere, tüm kıtada kullanıyorlar. En son Mali’de, dinci çeteler ordu üyelerini ve Wagner grubunu pusuya düşürdü. Ukrayna istihbaratı, dinci çetelere gerekli bilgileri verdiklerini ifşa etti. Bunun üzerine Mali, Ukrayna ile diplomatik ilişkileri kesti.

Bu örnekte yine karşımıza çıkıyor ki, emperyalistler, “elverişli enstrüman” olarak faşist Kiev rejimini bütün kirli işlerinde kullanıyorlar.

Rusya’nın buna yanıtı, Ukrayna’yı bombalamak olmadı elbette. Trump’ın son dönem askeri danışmanlarından Douglas Macgregor’un bir programda yaptığı açıklamaya göre, Yemen’de çok gizli bir operasyon gerçekleştirmek isteyen İsrail ve ABD özel kuvvetlerinin 70’i aşkın üyesi, bizzat Rusya’nın sağladığı anlık bilgilere dayanarak, Yemen ordusu tarafından imha edildi. Mali’nin yanıtı Yemen oldu!

Bunun yanında Ortadoğu’da (Batı Asya) emperyalist güçlere yönelik süreklileşen yıpratma savaşları var. Irak’ta “Koalisyon Güçleri”ne yönelik sürekli saldırılar oluyor. Suriye’de ElTanf’taki ABD varlığına yönelik kıskaç daralıyor. Siyonist İsrail’in işgali altındaki Golan bölgesi, askeri hedefler ve petrol kuyuları dahil, Hizbullah’ın yıpratıcı saldırısından mustarip. Keza Hayfa limanı ve o meşhur “Demir Kubbe” bu yıpratma savaşından payına düşeni alıyor.

Kırılgan, her an denetim dışına çıkabilecek bir çizgide ilerliyor savaş. Bu acı ve yıkım dolu çatışmaların içinde yeni bir dünya şekilleniyor. Dünya devrimi, bu savaşta dolaylı destek buldu. Enternasyonal proletarya ve dünya emekçi halkları, bu savaşta beliren dolaylı desteği kullanmayı başarabildiği oranda zafere ulaşacaktır.