< Kıyamet Saati Çalarken

İnsanlık tarihinin gördüğü en korkunç, en yıkıcı silahları olan kitle imha silahları tarihte iki defa kullanıldı. 6 Ağustos 1945’te savaşı kaybetmiş ve teslim olmak üzere olan Japonya’nın Hiroşima kentine atom bombası atıldı ve yine 9 Ağustos 1945’te Japonya’nın Nagazaki kentine atom bombası atılacaktı.

Bu yıkıcı saldırılar sonucunda on binlerce insan saniyeler içinde hayatını kaybetti, yüz binlercesi ise daha sonrasında radyoaktif serpinti sonucu yaşamını yitirecekti. Kocaman kentler saniyeler içinde binlerce derecelik enerji ile enkaza dönüştü, doğal yaşam, canlı türleri yok oldu. O günlerden bugüne, o coğrafyada doğan çocuklar hala sakat doğabiliyor, birçok insan kanser vb. hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Toprağın bile zehirlendiği bu yerlerde, yıkımın etkilerini atlatmak hiçbir zaman başarılamadı ve yıkımın yarattığı travmanın psikolojik etkileri varlığını hala sürdürüyor.

Kelimenin gerçek anlamında bir soykırım ve imha saldırısı olan bu bombalar, askeri olarak emperyalist ABD’nin en başta Sovyetler olmak üzere tüm dünya proletaryasına ve insanlığa verdiği büyük bir “mesajdı”. 1945’e gelindiğinde, Sovyet halklarının ve Avrupa işçi sınıfının en büyük fedakarlıkları göstererek yendiği faşist Almanya teslim olmuş, sırada Japon emperyalizmi kalmıştı. Japonya 1942’den bu yana emperyalist ABD ile Pasifik’te neredeyse en küçük ada parçası için dahi kıyasıya bir savaş veriyordu. Bu yağma savaşının bir tarafı olan Japonya yağmacı, işgalci bir güç olarak Asya ve Pasifik pazarını kontrol etmeye çalışırken, o pazarları ele geçirmek isteyen ABD savaşın patlamasını fırsat bilerek işgalci ve yağmacı bir şekilde pazarları ele geçirmeye çalışacaktı.

2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda Sovyetler Birliği dışında bu savaşın parçası olan bütün devletler, askeri işgal, ekonomik güç ve pazarları ele geçirmek için bu savaşa dahil oldu. Nazi Almanya’sından İngiltere’ye, ABD’den Fransa’ya, Japonya’dan İtalya’ya kadar tüm bu emperyalist devletler bu savaşın sonucunda sosyalizmin yok edileceği umudu içindeydi. Ancak bu umutları suya düşen ABD ve İngiliz emperyalizmi Sovyetlerin ilerleyişini durdurmak, askeri olarak “caydırıcı” olabilmek için savaşın ortalarından itibaren atom bombasını yapmaya çalışıyordu. Nazi Almanya’sının da benzer bir proje üzerinde çalıştığını bilen bu emperyalistler ellerini çabuk tutarak 1945 başlarında atom bombasını tamamlamıştı. Ancak Sovyet istihbaratının etkili çalışmaları sonucunda Sovyetler bu silahlardan haberdar bir şekilde kendi çalışmalarını, en iyi bilim insanlarını toplayarak başlatmıştı. Potsdam Konferansı’nda savaş sonrası Avrupa ve Pasifik’in durumunu tartışmak için bir araya gelen ABD, İngiltere, Sovyetler görüşmesinde böbürlenen Truman çok gizli yeni bir silah yapıldığını söylediğinde Stalin’in tepki vermemesi üzerine durumu anlamadığını düşünür. Ancak Sovyet istihbaratı başarılı çalışmaları ile tüm ayrıntılarıyla atom bombasının tüm süreçlerine hakimdir ve Stalin bunları bilmektedir.

Stalin ve Sovyet hükümeti emperyalizmin Japonya ile işi biter bitmez asıl hedeflerinin Sovyetler olacağını biliyorlardı. Sosyalizmi koruyabilmek ve emperyalist devletlerin olası askeri saldırılarını engelleyebilmek için kendi atom bombalarını, nükleer silahlarını ürettiler. Güçler dengesi sadece emperyalistlerin elinde olsaydı, ilk fırsatta Sovyetleri dize getirmek için ellerinden geleni yapacaklardı. Hatta Sovyetler kendi bombasını üretmeden, ABD’nin kritik önemdeki Moskova, Leningrad gibi kentlere atom bombası atmanın simülasyonlarını dahi yaptığı zamanla ortaya çıkacaktı.

Bugün 3. Dünya Savaşı dünyanın her yerine yayılırken, emperyalist dünya çöken hegemonyasını ve gelişecek devrimleri engellemek için büyük bir yıkım savaşını kışkırtıyor ve adım adım buna hazırlanıyor. Rusya’nın kuşatılması, Çin’in Tavyan’da kışkırtılması, Ortadoğu’da giderek daha geniş bir bölgeye yayılan savaş. Ayaklanmalar çağının başladığını 21.yüzyıla girerken tespit eden NATO askeri kapasitesini muazzam derecede güçlendiriyor. Rusya ile karşılıklı imzalanmış konvansiyonel silah anlaşmasından tek taraflı olarak çekiliyor.

Nükleer bir savaşın ihtimalini tartışmak bugün düne göre daha yakın; insanlığın ve dünyanın yıkımıyla sonuçlanacak böylesi bir savaşın kazananı ise olmayacak! Proletarya ve ilerici insanlık böylesi bir savaşın önüne geçmek için emperyalizmi ve kapitalizmi yıkmadığı ve konvansiyonel silahlara ihtiyacın kalmayacağı sosyalizme ulaşmadığı sürece, bu tehlikeyi her zaman hissedeceğiz.


K. TAYLAN KIZILDAĞ

6 Ağustos 2024