< Sermaye Neden Telaş İçinde

Sınıf hareketi yükseliş içine girdikçe sermayenin saldırganlığı artarken, bir telaş görünür hale geliyor. Halbuki işler onlar için rayında gidiyor gibi. İnanılmaz boyutlara ulaşan sermaye birikimlerini korumak ve genişletmek için devlet aygıtı tüm olanakları ile seferber olmuş durumda.

Güvencesiz ve kuralsız çalışmanın yasal dayanaklara kavuşması noktasında siyasal iktidarla tam uyum içinde çalışıyorlar. Uluslararası sermaye ve IMF onlara yol gösterirken, kantarın topuzunu kaçırmaktan geri durmuyor. 2025 maaş zamlarını gerçek enflasyon üzerinden değil de hedeflenen enflasyon üzerinden vermelerini öneriyor. Son iki yıldır eriyen işçi ve emekli maaşlarının daha da dibe oturmasını hedefliyorlar.

Sermayenin davul zurnayla ilan ederek sürdürdüğü bu sürecin biri diğer ayağı ise işbirlikçi sendikalar. Tüm bu saldırılar yaşanırken işçilerin baskısı ile sembolik eylemlerle sınıfın gazını alma ve olası tırmanışların önünü geçme çabasındalar. Beslendikleri uluslararası sermaye ve yerli işbirlikçileri bunu tavsiye ediyor. Özak Tekstil’den Carrefoursa’ya patron, kolluk, adliye, bakanlık uyumlu ve planlı bir şekilde sınıfın eylemlerini baskılamaya çalışıyor. Özak Tekstil’de olduğu gibi bir taraftan eylemi kırmaya çalışırken, diğer taraftan şirketlerle ve bakanlıkla akıl birliği içinde işçilerin örgütlendiği BirTek Sen’e astronomik cezalar yazdırıyorlar. Bu yöntemle mücadeleci sendikaları işlemez hale getirerek gelişen mücadeleye ket vurma çabası içindeler.

Son olarak Soma’da Fernas Madencilik’te yaşanılan Bakanlık ve sendika arasında olması gereken üyelik bilgilerinin işveren ve temsilcilerine verildiği görülüyor. Bakanlık durumu kurtarmak için bizimle ilgisi yok diyor. Sanki işverenin istediği sendikaları işyerlerine getirmek noktasındaki tavırları bilinmiyor gibi. Geçen gün durumu kurtarmak için, iş başvurusu yaparken işçilerden e-devlet şifrelerinin alındığını açıkladılar. Bunun duyulmasının ardından bir tantana koptu; vay nasıl olur da bu şifreyi işveren isteyebilir. Bağımsız Maden İş ve eylemdeki madenciler sayesinde görünür olan bu durum, memleketin tüm sanayi bölgelerinde ve neredeyse tüm işletmelerinde sıradan bir uygulama haline gelmiş bulunuyor. O hale gelmiş ki, işveren temsilcisi e-devlet şifresini istediğinde işçi neden diye bile sormuyor.

Yukarıda verdiğimiz örnekler, bize mücadeleci sendikaların ve öncü işçilerin işyerlerinde nasıl bir saldırı ve nasıl bir düşmanla karşı karşıya olduğuna işaret ediyor. Yeni ve genç sendikaların, tarihten öğrenerek sınıf hareketine taşıma çabasında oldukları sınıf ve kitle sendikacılığı anlayışının inşasının önü kesilmek isteniyor. Mücadeleci sendikaların taşıdığı potansiyel sermaye sınıfı tarafından görülüyor. Onların kitle sendikaları olmasının önüne geçme çabası, son dönem yaşanılan eylemlere sert müdahalelerin, saldırıların ve gözaltıların nedenlerinden birini oluşturuyor. Ortak hareket ve eylemlerle bu saldırılara yanıt üretmek, yaşanan saldırılar karşısında işçi sınıfına güven verecektir.

Mücadeleci sendikaların sınıf içinde kitleselleşme çabasını sürdürürken, 4857 sayılı iş kanununda yapılması planlanan değişiklikler ve 6356 sayılı sendikalar kanunun örgütlenme önünde engel yaratan maddeleri de dahil olmak üzere, sınıfa yönelen saldırılarda bütünlüklü ve kesintisiz bir çalışmaya ihtiyaç var. Sınıfa yönelen saldırılar karşısında takınılacak tavır, ortaya konulacak mücadele pratiği belirleyici olacak. Bugün yol arayan, gözleyen sınıfın diğer bileşenlerinin birleşik mücadelesi açısından önem taşıyor. Sınıf hareketinin ihtiyaç duyduğu biçim onu teslimiyetçi, sınıf işbirlikçisi çizgiden koparmaktır. Onu prangalardan koparacak, sınırsız bir ufukla işçi sınıfını en ileriye taşıyacak, yapacağını söyleyip, söylediğini yapan bir anlayış tüm mücadeleci parçalarını bir araya getirerek odak haline gelebilir.

Bugün sınıf içinde mayalanan dinamik, kendine akacak bir kanal arayan noktaya geldi. Geçtiğimiz günlerde BirTek Sen’in yaptığı çağrı, bu arayışların somut ifadesi olarak görülmeli. Bu yol arayışı sınıfın içindeki pek çok bileşende mevcut. Sınıfın çıkarları ve mücadelenin daha ileri taşınmasını hedefleyen, grupsal değil sınıfsal bakışla hareket eden işçi sınıfının gerçek öncülerini en ileriye taşımayı hedefleyen bir bakış açısıyla bu başarılabilir.

Sınıf savaşları tarihi, bizlere sonsuz bir deneyimi aktarıyor. Dünyanın neredeyse tüm ülkelerinde bu savaşı zafere ulaştırma yolunda çok zengin bir tarihimiz var. Bu deneyimlerden yaralanmak için incelememiz gerekir. Elbette her ülkede yaşanılan deneyim biricik ve bize hareketin ve örgütlenmenin belli köşeleri gösterir. Diğer yandan Türkiye işçi sınıfının kendi tarihsel birikimi ve mücadele deneyimi var. İş durdurmadan fabrika işgallerinden, grevden yol kapatmaya, işyeri eylemlerinden Zonguldak gibi kent grevlerine sayısız deneyime sahibiz. Sorunumuz sınıfın deneyim birikimi değil, bu deneyim ve birikimler ışığında sınıfın birleşik eyleminde. Yolu açmak için sorumluluk almalı ve yürümeliyiz.

Böylesi bir mücadele tarihi olan sınıfa karşı öncü işçilerin yapabileceklerinde sınır yok. Onlarca yıllık bu savaşta iflah olamazın göremediğini sermaye sahipleri görüyor. Bu mücadeleci aklın ve duruşun yayılmaması için elinden geleni yapıyor. Onlara telaşlanmakta ne kadar haklı olduklarını gösterelim. Korkularını gerçeğe çevirelim.

İnan Çelik