Burjuvazinin politik güçleri ne kadar büyük ve etkin olurlarsa olsunlar, kapitalist toplumsal sistemden kaynaklanan sorunları çözemezler. Çünkü bu güçler kapitalist toplumdan doğar ve ondan beslenirler. Bu nedenle, ürünü oldukları ve beslendikleri toplumsal şartları ortadan kaldıramazlar.

Kendisini vareden toplumsal koşullar varlığını sürdürdükçe, bunun kaçınılmaz sonuçları da kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaya devam eder. Bu yüzden, burjuvazinin çözüm dediği aslında sorun olarak kalır. Dolayısıyla sömürücü sınıf kapitalist toplumdan kaynaklanan sorunları, toplumsal kötülükleri sadece ileriye ertelemiş olur. Başka bir anlatımla, sorunları iyice büyümüş, iyice derinleşmiş ve daha da yıkıcı hale gelmiş bir durumda ileriye taşır. Sorunları daha da büyütmek üzere çözer.

Gerçekte, sorunları aşamaz, çelişkileri çözemez. Gerçek çözüm, toplumun kendisine ilişkindir. Bu yüzden çelişkilerin gerçek çözümü, eski toplumsal sistemin yıkılmasıyla gerçekleşir. Çelişkilerin çözümü devrim sorunudur.

Kapitalizme özgü olan ekonomik krizler, süreklilik kazanmış ve genelleşmiştir. Kapitalizm, her defasında ekonomik krizleri aşarak ilerler; fakat yerini daha büyük daha sarsıcı daha yıkıcı yeni ekonomik krizlere bırakarak yapar bunu. Kapitalist sisteminin ilerlemesi, kendi yapısındaki tüm çelişki ve karşıtlıkların daha da gelişmesine ve keskinleşmesine yol açtığı için; toplumun yapısından kaynaklanan ekonomik krizler de daha şiddetli olarak yeniden ortaya çıkar.

Burjuvazi, daha sarsıcı, daha büyük ve yıkıcı olarak karşısına çıkan ekonomik krizi nasıl çözecek? Krizi çözecek araçları nereden bulacak? Hükümetin elindeki ne politik araçlar ne de ekonomik araçlar ertelene ertelene bugüne gelen ve bu yüzden daha derin ve şiddetli hale gelen krizin üstesinden gelmeye yetiyor. Ekonomik kriz, emekçi kitlelerin yaşamında yıkıcı sonuçlarını daha derin olarak gösteriyor.

Halk kitleleri her geçen gün daha büyük bir umutsuzluk içine düşüyor. Yarınları günden güne daha bir güvensiz duruma geliyor. Emekçilerin bugünkü toplum için daha derin bir umutsuzluk beslemeleri, emekçilerin yeni bir geleceği için kötü bir durum değildir; tam tersine bu umutsuzluk hali yeni bir umudun doğmasına yol açar. Yeni bir gelecek, çürüyen ve çökmekte olan eski toplum içinden dağar. Bunun koşulları, eski toplumda yeterince oluşmuştur. Yeni bir geleceğin koşullarının oluşumu ve gelişimi; emekçilerde gelecek için büyük bir umut yaratıyor.

Kapitalist toplum varlığını çürüme içinde sürdürür. Tekelci kapitalizm, çürümeyi en ileri noktaya vardırır. Günümüzün burjuva toplumu tam bir genel çürüme içinde. Dolayısıyla toplumsal çürümeden beslenen düzen partileri; çürümeyi ortadan kaldıramazlar. Tam tersine toplumsal çürümeyi iyice derinleştirirler. Büyük harcamalar ve sürekli propagandayla yeni bir çıkış olarak gösterilen her burjuva parti ve girişim çok kısa sürede yıpranmaktan ve başarısız kalmaktan kurtulamıyor.

Bunlar şu anlama gelir ki, özel mülkiyete dayanan bir toplum, özel mülkiyetten kaynaklanan sorunların üstesinden gelemez. Özel mülkiyete son verildiğinde ondan kaynaklanan sorunlar da ortadan kalkar.

Kapitalist özel mülkiyet, toplumsal mülkiyete dönüştürülebilir; çünkü bunun maddi koşullar oluşmuştur. Kapitalizmden sosyalizme geçiş, oluşan maddi temeller nedeniyle başlayan ve derinleşen bir süreçtir.

Kapitalistler bu süreci engelleme ya da geciktirme düşüncesiyle sınıf çatışmasını ne kadar ertelemek isterse istesin; onlar yaptıklarıyla sınıf çatışmalarını daha şiddetli duruma getirirler. Emek-sermaye karşıtlığı ve çelişkisi uzlaşmaz bir karakter taşır. Kapitalizmin gelişimi, sömürünün yoğunlaşması bu çelişkinin keskinleşmesini beraberinde getirir. Bu da iki sınıf arasındaki kapışmanın çok daha sert biçimde patlak vermesini getirir. Sınıf savaşı, egemen sınıfın sürekli erteleyeceği, tarihsel olarak kaçınabileceği bir savaşım değildir. Somut koşullara göre ertelenen her kapışma, çok daha şiddetli bir şekilde kendisini gösterir. Bu gerçeklik kendini tüm katılığıyla burjuva sınıfa kabul ettirir.

Avrupa, kapitalizmden emperyalizme dönüşme sürecinde, içerde emek-sermaye hesaplaşmasını bir süreliğine erteledi. Fakat bu ne kadar sürdü? En fazla yirmi yıl! 1915’de Avrupa’da Birinci Emperyalist Savaşa bağlı olarak devrimci durum doğdu. Ve 1917’de Rusya’dan Almanya’ya kadar birçok ülkede arka arkaya devrimci ayaklanmalar ve devrimler gerçekleşti. Böylece, emek-sermaye hesaplaşması bir süreliğine ertelenmiş, fakat daha şiddetli olarak yeniden öne çıkmıştır. Daha önce bazı ülkelerde ortaya çıkan devrimci başkaldırı, artık bir dünya devrimine dönüşmüştür.

Emek-sermaye mücadelesi günümüzde küresel iç savaş biçimini almıştır. Dünya devrimi küresel iç savaş biçiminde gelişmiyor. Görüldüğü gibi karşıt güçler arasındaki kapışma en yoğun, en kitlesel ve en sert aşamaya gelmiştir.

Dünya proletaryası bu savaşta yetkinleşmiş bir güç olarak yer alıyor. Yalnızca yüksek bir savaş gücüne sahip olmakla kalmayıp; kapitalizm hakkında daha geniş bilgiye de sahiptir. Kapitalist toplumsal sistem üstüne geniş, bilimsel ve derinlikli bilgi edinmek; kapitalizmi yenmek için teorik bir silahla donanmaktır. Emekçiler, bu savaşta birçok yöndeki üstünlükleriyle yer alıyorlar. Kısacası savaşın sonucunu tayin edecek daha fazla silaha sahibiz.

İnsanlığın büyük tarihsel yürüyüşünü hangi toplumsal biçim altında sürdüreceğinin kararlaştırılacağı bir savaşta, emekçilerin politik mücadelesi ve bu mücadelenin öncü yönlendirici gücü olan işçi sınıfı partisinin rolü ve önemi daha da artar. Proletaryanın devrimci sınıf partisi emekçi sınıfın toplumsal varlığının etkin bir ifadesi, onun politik dışa vurumudur. Bu savaşta zafer, devrimci proleter parti biçiminde örgütlenen proletaryanın olacaktır.

Bu topraklarda iç mücadele, bugüne değin çok yoğun ve çok sert geçti. İç mücadele, iç savaş biçimini aldı. Devrim mücadelesi kesintisiz olarak sürdüğü için, ileriye bırakılan sonuç alıcı kapışmadır. Proletarya ve emekçi halklar, burjuvaziyi devirip iktidara gelemediyse, burjuvazi de devrimci güçlerin savaşımı karşısında eski konumunu sürdüremez durumdadır. Ama artık devrim güçleri burjuvaziye devirecek bir güç durumuna gelmiştir. Bu kapışmanın düne göre çok daha şiddetli geçeceği kesin. Son noktayı koyan bir savaş her bakımdan kaçınılmaz olmuştur.

Bu toplumda bugün olanlar, tekelci kapitalist düzenin ezdiği tüm güçleri yeni bir kavgaya davet ediyor. Kitlelerin buna yanıtı öncekilerden daha sert, daha büyük ve de etkin kavgadır.

Kazanmak için, devrimci mücadeleyi tüm yönleriyle yeni bir aşamaya , tayin edici mücadelenin verildiği bir noktaya çıkarmalıyız.

C.DAĞLI