< < İleri Tarihsel Aşama

Toplumsal yaşamın her alanında, cesaretle mücadeleye atılan kitleleri deneyimsiz diyerek küçümseyenler, aslında halk kitlelerinin mücadele düzeyi hakkında kendi sığlıklarını sergilemiş oluyorlar. Gerçeklik, basit bakışa sahip olanların söylediğinden çok farklıdır.

Emekçi kitlelerin giriştiği eylemler, eylemcilerin, bu topraklarda yarım yüzyıllık devrimci sınıf mücadelesi deneyimlerini özümsediğini, içselleştirdiğini gösteriyor. Mücadeleci devrimci güçlerin söyledikleri ve yaptıkları boşa gitmedi. İnsanların düşüncesinin ve bilincinin değişmesinde büyük etkisi var.

Sanıldığı gibi, mücadeleci kitlelerin bilgisi, yalnızca kendi deneyimizin sonuçlarıyla sınırlı değil. Dünya proletarya hareketinin zengin deneyimlerinin dersleri, sonuçlarının bilgisiyle donanmıştır. 20. yüzyıl toplumsal devrimlerinin ve 21. yüzyılın ilk çeyreğinin devrimci mücadelelerinin deneyiminin bilgisiyle de silahlanmıştır. Bu denli zengin birikim yüklü olan eylemcilerin örgütlediği eylemler, zengin bir içerik taşıyor. Eylem içinde, ayaklanma sırasında daha net olarak açığa çıkıyor. Sınıf mücadelesinde ortaya konan devrimci fikirler ve pratik güncel mücadeleye canlı olarak uyarlanabiliyor. Böylece, Gezi Halk Ayaklanması, bu denli etkili ve çekici olabiliyor.

Dünyayı değiştirme mücadelesi, Türkiye ve Kürdistan’da her zaman canlı ve militanca oldu. Çünkü hem yıkıcı, hem de şiddetli bir mücadeleye yol açan toplumsal çalkantılar, başka yerlere göre yüksek derecede keskin olmuştur. Devrimci mücadele, askeri faşist darbe dönemlerinde ve bugünkü gerici burjuva iktidar koşullarında, çeşitli biçimlerde, aralıksız sürdü. Sermayenin ve devletin baskıları ne kadar ağır olursa olsun, canlılığından hiç eksilme olmadı. Bu düzeyi tutturamayan bir hareket, mücadelenin sonraki adımlarını atamaz ve dolayısıyla gelişmelere ayak uyduramazdı. Bunda, siyasal görüşlerin büyük payı var. Faşizme ve kapitalizme karşı, sürekli ideolojik mücadele verildi. İdeolojik mücadele, hareketin ağır baskı koşullarında ayakta kalmasını ve savaşmasını sağladı. Proleter devrimci komünist parti, fikirleri ve eylemleriyle, yani teori-pratiğiyle, işçi sınıfının gerçek öncü partisi olduğunu ortaya koydu. Devrimci kitleler ve proletaryanın devrimci sınıf partisi, zengin deneyime dayanıyor. Leninist Parti’nin devrimci komünist görüşleri ve siyasal çizgisi, toplumu değiştirmede etkin bir güçtür.

Sığ bakış, sistem karşıtı kitle gücü konusunda da var. Ezilen ve sömürülenlerin kapitalist sistemle sorunlarından söz edilebilir. Sorun sistemdir. Basit bakış, milyonlarca sistem karşıtını, yalnızca bugünkü siyasi iktidar muhalifi olarak daraltıyor. Amaçları, sisteme başkaldıranları burjuva muhalefetin peşine takmak. Halbuki, en geniş kitleler de açıkça görüyorlar ki, burjuva muhalefet partisi, gerçek anlamda iktidara muhalefet bile etmiyor. İktidarla anlaşmaya, kapitalistlerin sınıf egemenliğini ve sınıf düzenini sürdürmek için, her tür işbirliğine hazır. Yıllardır bu sistemin kendisine karşı mücadele eden büyük kitleleri, sermaye partilerinin ardına takılan bilinçsiz yığınlar olarak göstermeyin. Sıradan bir değerlendirme emekçi halk kitlelerinin toplumsal ve siyasi hareketinin kapsam ve derinliğini ortaya koyamaz.

Çeşitli defalar altını çizerek belirttik, bu topraklarda, sosyalizmi benimsemiş ve bu uğurda devrimci mücadeleye atılan büyük bir güç var. Bu insanlar, uzun süreli devrim eğitiminden geçti. Dünyayı değiştirmede ne kadar kararlı ve ısrarlı olduklarını her koşulda kanıtladılar. Bu büyük güç iktidarı ele geçirebilir ve toplumu dönüştürebilir. Yeter ki, önemsiz günlük sorunlarla kendini meşgul etmesin.

İnsanların görüşleri değişti. Bunun bir kanıtı burjuvazinin dün insanlara kabul ettirdiği şeyleri, bugün kabul ettirememesidir. Dün dış savaşlarla insanların dikkatini iç sorunlardan, ekonomik krizlerden, işlerin kötü gitmesinden sistemin sorumlu tutulmasından bir süreliğine uzaklaştırabiliyordu. Bugün yapamıyor. Bugün insanlar bütün dikkatini iç düşmana çeviriyorlar. Ve bu insanlar, bu sistemle sürekli çatışma içinde. Burjuvazi, bu insanları yönetemez ve yönetemiyor. Egemenliğini sürdürmek amacıyla, başkaldıran kitleleri, gerici savaşla yenilgiye uğratma çabasında. Fakat burada da hiçbir şey yolunda gitmiyor. Başkaldırının zayıflaması ve gerilemesi bir yana, durmadan büyüyor ve engel tanımaz bir iç kuvvetle ilerliyor.

Bugün, eski sisteme ait her şey eleştiriliyor. Yeniden gözden geçiriliyor ve yeni bir senteze ulaşılıyor. Tez ve anti-tez çatışmasından yeni bir sentez oluşuyor. Her geçen gün daha çok insan sosyalizme yöneliyor.

Bakış açısının değişmesi ve sosyalizm hedefiyle kapitalizme karşı uzun süren ve çok zengin sosyal pratik sonucu birçok sorun düne göre çok daha öne çıktı. İşçilerin sınıf savaşı çok yoğunlaştı. Ve ücretli emekçiler arasında sınıf bilinci belirgin olarak yaygınlık kazandı. Kadınların toplumsal konumu sorunu 60 ve 70’li yıllara göre birçok yönüyle öne çıktı. Çevre sorunu hakkında oluşan farkındalık elli sene öncesiyle karşılaştırılamaz. Özgürleşme konusunda yüksek bir bilinç var. Bu bağlamda ezilen ulusların özgürleşmesi yönünde olumlu bir anlayış geniş kitlelerin bilincine yerleşti. Ve bu yönde enternasyonal bir mücadelenin artmasını beraberinde getirdi.

Burada anlatılanlar, öznenin nasıl değiştiğini, daha geniş bir ufka sahip olduğunu ve güncel devrimci sınıf mücadelesine başka bir özne olarak girdiğini gösteriyor.

Öznenin ileri devrimci düzeyini küçümseyenler aynı şeyi ileri tarihsel aşama için de yapıyorlar. Bugünkü ileri tarihsel aşamaya gelmek için, bir dizi çağ açıcı değişim gerekti. İleri tarihsel aşamada bulunmak işçi sınıfı hareketinin lehinedir. Çünkü ileri devrimci programını hayata daha kısa sürede geçirecek. Maddi ve kültürel koşulların oluşması, sosyalizm için elverişli koşulların hazır olması demektir. İleri tarihsel koşullar nesnel toplumsal gelişme derecesini verdiği gibi, tarihin itici gücü olan sınıf savaşının ileri düzeyini de vermektedir. İleri tarihsel aşama, burjuvaziyi yenmek için birçok olanağın oluşması demektir.

İleri tarihsel aşama, eski toplumdan daha üstün toplum koşullarını hazırlarken, aynı zamanda, kapitalist sistemin tüm çürümüşlüğünü, asalaklığını da gözlerin önüne seriyor. Bu sistem ayakta kaldıkça insanlığın karşısına yeni sorunlar çıkaracaktır. Veya varolan sorunları derinleştirecektir. Dolaysıyla ileri tarihsel aşama özel mülkiyetten kurtulmanın insanlık için bir ölüm-kalım sorunu olduğunu herkese kabul ettirir. İleri tarihsel aşama, daha ileri bir toplumun unsurlarını bağrında oluşturduğu ve olgunlaştırdığından daha yüksek topluma geçişi daha ikna edici yapıyor.

Sosyal sınıflar arasındaki sınıf savaşı, milyonların sosyal pratiği, yeni bir gelecek için örgütlenme, hepsi belirli bir tarihsel çerçevede meydana gelir. Bugünkü ileri tarihsel aşama içinde tüm toplumsal olguların gerçekleştiği tarihsel çerçevedir. Bu zeminler üzerinde meydana gelen güncel sınıf mücadelesini ve çözmesi gereken görevleri ele alıyoruz. Bunlar tüm kapitalist dünyada başkaldıran kitlelerin eylemlerinin başarıya ulaşmasını sağlamaktır.

Kapitalist dünyanın genelinde özel olarak da bu topraklarda, emekçi halkların yeni bir toplum hedefli anti-kapitalist mücadelesinin başarı potansiyeli çok yüksek. Başarı potansiyelinin yüksek oluşu, başarıyı besleyen toplumsal koşulların bugünkü ileri aşamasından gelmiyor sadece, aynı zamanda Türkiye ve Kürdistan’da sınıf mücadelesinin devrimci biçimler almasından kaynaklanıyor. Başarı potansiyeli, işçi sınıfının, emekçi halkın, ezilen ulus ve ulusal topluluklarının özgürlük mücadelesinin egemen sınıfa karşı ortak olarak harekete geçmesinden doğuyor.

Uzun süren devrim mücadelesi sonucunda, burjuvazinin siyasal ve hukuksal otoritesi sarsıldı, zayıfladı. Burjuvazi egemenliğini devam ettirmede artık daha güçsüz. Egemen sınıf, ezilen ve sömürülenlerin başarı potansiyelinin çok yüksek olduğunu biliyor. Ancak, ezilenlerin bunu anlamaması için yoğun bir ideolojik bombardımanda bulunuyor. Bütün propaganda aygıtı, tüm burjuva örgütler buna uğraşıyor. Bunda bir sonuç çıkmaz. Ezilen ve sömürülen kitleler, her bireyin özgür ve insanca yaşayacağı koşullara kavuşması için tüm savaşını, toplumsal ve siyasal hedefini durmadan yükseltiyor.

Toplumsal sistemin kendisinin değiştirilmesi gerekliliği, kitlelerin bilincine yerleşmiş ve geri döndürülemez bir süreç durumuna gelmiştir. Burjuva sınıf ve burjuva siyasi partiler, kitlelerdeki değişim özlemini, sistem içi, göstermelik değişimlerle gidermeyi hesaplıyor. Onlara göre, emekçilerin özlediği devrimci değişim gerçekleşemez. Yine onlara göre yalnızca kendilerinin gündeme getirdikleri değişiklikler başarılabilir. Sosyalist sistemin 90 sonrası durumunu, kendilerine bir dayanak olarak gösteriyorlar. Oysa sosyalizmin bir toplumsal sistem olarak yüzyılı aşan tarihi, emekçi insanlığın, burjuvazi olmadan, tarihin sürekliliğini sağladığını, sadece yeni bir toplumu değil, insani bir toplumu kurup sürdürebileceğini, insanın insan üzerindeki her çeşit baskısını yok edeceğini, sınıfsız ve sömürüsüz toplumun ütopya olmadığını ikna edici biçimde kanıtlamıştır. Nihai zaferimiz kesindir.

Bunun bilincinde olan çok sayıda insan var. Bu, kitlelerin kendi tarihini kendisinin yapması bilincinde olmasıdır. Bugüne kadar milyonlarca insan toplumu değiştirme mücadelesine katıldı. Kitlelerin önemli bir bölümü ne için savaştığı konusunda aydınlanmış bir kafayla hareket etti. Dolaysıyla mücadelenin sonucunun ne olacağı hakkında net fikirlere sahip. Devrimci kitleler mücadelenin geleceği için büyük bir güven duyuyor. Her eylemci giriştiği her eylemde, yeni bir geleceğe duyduğu güvenle davranıyor. Mücadelenin nihai sonucuna duyulan bu güven, savaşta düşman karşısında bir üstünlüktür. Burjuvazinin gerici siyasi partileri ve tüm propaganda aygıtları ne söylerse söylesinler, işçi sınıfı ve ücretli emekçiler, toplumu devrimci biçimde değiştirmede başarılı olacaklarını biliyor.

Teşhir olan ne yalnızca siyasi iktidardır ne de muhalefettir. Teşhir olan burjuvazidir, kapitalist sistemdir. Sistem kriz ve çöküşteyken, doğayı bu kadar tahrip etmişken; genel olarak insanlığı ve yaşamı yok oluşa sürüklerken, burjuvazi, insanları özel mülkiyette tutma konusunda inandırıcı olabilir mi? Burjuvazi ve siyasi partiler çetesi, inandırıcılıklarını yitirdiler. Toplum üzerindeki ideolojik etkileri onların işine yaramayacak düzeyde. Sınıflar savaşının bugünkü aşamasına girerken, yönetici sınıfın durumu budur. Dolayısıyla, sınıflar savaşını kazanamayacağı açık değil mi?

Her geçen gün daha çok emekçi, kendi çıkarlarıyla, kapitalistlerin çıkarının birbirine karşıt olduğunun farkına varıyor. Ekonomik yaşamdaki karşıtlığın, siyasi alana yansıdığının da farkında. Siyasi planda kapitalistlerin çıkarlarını burjuva siyasi partiler savunuyor ve bu çıkarlar doğrultusunda hareket ediyor. Çalışan sınıf, sınıf savaşını siyasi alanda kazanmak, ücretli emek sistemini yıkmak için, işçi sınıfının devrimci partisinde örgütleniyor ve örgütlenmelidir.

C.DAĞLI