Güncel siyasal durum değerlendirmesi ne kadar yüzeysel yapılıyor. Gerçekliği ortaya çıkarmak burjuvazinin işine gelmediği için, siyasal analizi çok yüzeyseldir. Küçük burjuva hareketlerin değerlendirmeleri de, gerçekliğin derinlikli kavrayışından uzaktır.

Dolayısıyla burjuva partilerin ve küçük burjuva sosyalizmin güncel durum tahlillerinin politik ve bilimsel değerinden bahsedilemez. Oysa bir görüş, bir süreç olan gerçekliği kavrayışın ne kadar derinlikliyse, o kadar değerlidir. Sınıf bilinçli işçilerin ve sınıf bilinçli partinin görüşleri gerçekliğin derin davranışına dayanır. Bu yüzden görüşleri ikna edicidir dikkate alınır.

Bu topraklarda 10 yıllardır süren iç savaş gerçekliğini yansıtmayan her görüş yüzeyseldir. Gerçekliğe dayanmadığından inandırıcı değildir. Yarım yüzyılı aşkın süredir yaptıkları değerlendirmeler, uzun iç savaşın üstünden atladığı için, lafı dolandırmaktan başka bir şey değildir. Ortaya konan görüşlerin içinde, gerçek anlamda görüş yok. Son yarım yüzyıllık tarihsel süreç, uzun iç savaşla geçen yoğun-devrimci durumdur, devrimci bir süreçtir. Bazı reformist ve oportünist hareketler, iç savaşa değinmeyen görüşlerinin anlamsızlığını görünce, gerçekliğin çevresinde dolaşmaya başladılar. 70’li yıllarda, sınırlı veya kısa süreli iç savaştan söz etmeye başladılar. Halbuki 70'li yılların ikinci yarısında, yoğun bir çatışma, şiddetli bir iç savaş yaşandı. Kısmi değil, kent kent, sokak sokak. Kimileri ise sadece birkaç yıl öncesinden başlattılar iç savaşın ortaya çıkışını. Uzun iç savaş bir kere daha göz ardı edildi. Üstelik iç savaştan ister istemez söz etmek zorunda kalanların görüşleri, düşüncelerinin bütünlüğü içinde bütün anlamını yitiriyor. Çünkü düşüncelerinin bütünlüğü reformist ya da oportünist.

Proletaryanın devrimci sınıf partisi Leninist Parti, iç savaş gerçeklerini 90 başından beri açıklıyor. Görüşleri ancak zaman içinde çeşitli çevrelerce kabul edildi. Gerçekler, kendi gerçekliğini karşı çıkanlara da kabul ettirdi. Daha doğrusu, görüşlerinin toplumsal ve siyasal gelişmeler karşısında hiçbir şey ifade etmediği iyice ortaya çıkınca, sırf devrimci kitleleri yanına çekmek için süreci bütünsel olarak ortaya koyan görüşler yaymak zorunda kaldılar. Diğer bir nedenleri de, kitlelerin devrimci komünizmin saflarına katılmasını engellemektir. Fakat, gerçekleri sınırlı biçimde de olsa kabul etmeleri, laftan öte gitmedi. Hiçbir zaman iç savaşın savaşan bir gücü olarak hareket etmediler. Günlük siyasetleri burjuva günlük uzlaşma sınırlarını aşmadı. Attıkları her adımda uzlaşma sınırlarını göz önünde tutuyorlar.

İktidar partisi nasıl dinci burjuva yoz bir yapıysa, muhalefet partileri de burjuva yoz yapılardır. Yoz burjuvazi, kitleleri yozlaştırmak için sistemli bir şekilde politika izliyor. Reformist sol partiler de, yoz muhalefet partisi olan CHP'nin yedek gücü olarak davranıyor. Bunların demeçlerine, köşe yazılarına bakın. Her birinin yoz politikanın akıl hocası, fikir danışmanı rolü üstlendiğini görürsünüz. Burjuvazinin önünde bu alçalış, sizin siyasi meziyetinizdir. Yoz burjuva partisinden “bağımsız” hareket edenler de çıkmaya başladı. Fakat bunların burjuva güçler karşısındaki “bağımsız” olmaları tamamen göstermeliktir. Çünkü siyasetlerinin özü burjuvazi ile uzlaşmaya dayanıyor. Yalnızca gerçek devrimciler, devrimci komünistler bütün mülk sahipleri ve onların siyasi partileri karşısında bağımsız politika izleyebilir. Bunlar ise reformisttir. Reformizm uzlaşmacılıktır. Sol Parti, EMEP, TKP, TİP ve diğer reformist partiler, kendilerinin ne kadar bağımsız siyaset izlediklerini söyleseler de, özünde CHP'nin basit siyasi eklentisinden başka bir şey değiller.

Mücadeleci kitleler farklı, burjuvazi farklı bir kulvarda yürüyor. Yeni değil, sadece yakın zamanda da değil, yıllardır mücadele her alanda, her noktada meydan okumak biçiminde geçiyor. Mücadele bireysel olarak ya da gruplar halinde sürdürülüyor. Birçok mücadeleci grup, eylemlerini yıllardır sürdürüyorlar. Bütün bu güçler birleşik ve genel ayaklanmanın toplumsal ve siyasal birlikleridir. Siyasi iktidar şimdiye kadar gerici amacına ulaşamadıysa, muhalefetin yozlaştırıcı etkisi sınırlı kaldıysa, faşizme, kapitalizme ve dinci gericiliğe karşı kararlı bir tutum alan kitle ve kitlelerin devrim mücadelesinin sonucudur. İsyan ve devrimi başaracak, özgürlüğü kazanacak olan bu kitlelerden başkası değildir.

En ılımlı siyasi hareketler bile gidebildiği her yerde, kalabalık bir kitle desteği bulabiliyor. Hatta devrimci güçlerden daha fazla insanı bir araya getirebiliyorlar. Bugün bir kitle potansiyeli var büyük bir kitle potansiyeli var. Bu onların gücü değil, devrimin gücüdür. Devrimin gücü bazı kentlerde daha yoğun olsa da, bütün kentlere yayılmış durumda. Devrimci ateşi ilk yakanlar, ilk yola çıkanların hayalini süsleyen büyük bir güç oluştu. Asıl mesele her ülkede ve her zaman oluşmayacak olan bu gücün devrimci hedeflere yöneltilmesidir. Ama bunun için öncelikle devrimci görüşlere sahip olmak gerekiyor. Devrimci görüşlere yaslanmayan pratik, kitlelerin gücünü ve enerjisini tüketmekten başka sonuçlara yol açmaz. Devrimci görüşlerden anlaşılması gereken, Leninist Parti’nin görüşlerini, sloganlarını pratik kampanyalarında eklektik olarak kullanmak değildir.

Emekçi kitleler yalnızca bir eylem gücü, dünyayı pratik olarak dönüştürme gücü değil, aynı zamanda zihinsel bir güçtür. Değişen koşulları değerlendirmede analitik yeteneğe ve zekaya sahiptir, bilinçli bir güçtür. Gezi Ayaklanması sırasında kullanılan “Gezi Zekası” sözü boşuna söylenmemiştir. Halkların düşünsel ve pratik becerisini anlatır. İnsanların çok kapsamlı üreticiliği, yaratıcı üretkenliği, devrim ve yeni bir toplumun kurulmasında bunun hangi düzeye çıktığına örnek. Bunun hangi düzeye çıktığı noktasında net fikir veriyor. Örgütlenme ve eylemde kolektivizmin iyi bir örneğini verdi. Ayaklanmaya katılan herkesin üstünde, uzun süre kalacak etki bıraktı. Gezi ve sayısız eylem sonucu, devrimci kolektivizm kitlelerin arasına yerleştirildi. Her yeni ayaklanma, her devrim, toplumu değiştirmenin yeni araçlarını, yeni yol ve yöntemlerini geliştirir. Gezi ve 6-8 Ekim ayaklanmaları savaşan emekçilerin dehasını gösterdi. Devrim kolektif dehadır. İşçi sınıfının, emekçi kitlelerin entelektüel yeteneğine, yaratıcı gücüne kısacası dünyayı dönüştürme gücüne dayanır.

Bunun için gerçekten devrimci bir bakışa sahip olmalı. Devrimci bakış, işçi sınıfını kapitalizmin eleştirisiyle, kapitalist sisteme karşı çıkmakla sınırlı tutmaz. Kapitalizme karşı mücadeleyi, yeni bir topluma, sosyalizme geçişe kadar vardırır. Antikapitalizm ile sınırlı mücadele, işçi sınıfının tarihsel devrimci görevinden uzaklaşmak, devrimci sınıfın rolünü kapitalizmin ezdiği işçi olmayan emekçilerin bakışına indirgemektir. Bu bakış açısı, uzlaşmacılığın sınırlarını aşmaz. Biz, uzlaşmacı eylemi sürekli eleştirdik. Uzlaşmacı eğilimi eleştirirken, aslında bununla işçi sınıfına devrimci bir bakış açısı kazandırmış oluyoruz. Savaşan proletaryanın partisi olan Leninist Parti, devrimci ilkelerin ödünsüz savunucusudur.

Marksizmin devrimci teorisini savunduğunu ileri süren küçük burjuva sosyalizmi; Marx'ın devrimci teorisini onun devrimci sonuçlarından koparıyor. Teoriyi dünyayı açıklamakla sınırlı görüyor. Bu, Marx’ın tam da karşı çıktığı noktadır. İşçi sınıfı, iktidarı devrimci yoldan ele geçirir ve devrimci iktidara dayanarak sınıfları ortadan kaldırır. Ama devrimci sınıf savaşından kopuk olanlar, marksizmin devrimci teorisini, onun devrimci sonuçlarını canlı sınıf mücadelesi dışında ele alıyorlar. Bu, marksizmin donuklaştırılmasıdır. Marksizm-Leninizmin devrimci teorisini sınıfın canlı mücadelesine uygulamak, devrimin güncelliğini kavramak, devrimci teoriyi devrimin güncelliğine uygulamaktır. Şimdiye kadar marksizmin içinde kalıp da marksizme en büyük tahribatı verenler, marksizmi donuklaştıranlardır. Marksizm bir dogma değil, bir eylem kılavuzudur. Eylemler ve eylemlerin dayandığı zemin değiştiğinde, devrimci teori yeni koşulların analizini yapmayı gerektirir. Devrimci teori yeni zeminlerde ele alınır. Bu, yaşayan marksizmdir. Yaşayan marksizmin, marksizmin donutlaştırılmasından kurtarılmasıdır. Yaşayan marksizm, uzlaşma zeminlerinden ayrılmayan reformistlerin elinde bir oyuncak değildir. Leninist Parti, yaşayan marksizme yönelik görüşlerini yıllarca öncesinden ortaya koydu.

Marksizmin canlı teorisini canlı sınıf mücadelesine uygulamak, devrimci durumun burjuva dünyasının genelinde oluştuğunun; devrimin kapitalist sistemin bütünlüğünde güncel olduğunu, dünya devriminin küresel iç savaş biçiminde geliştiğini; yeni bir toplumsal devrimler kuşağına girildiğini görmektir. Proletaryanın güncel devrimci sınıf savaşı, bu noktalarda sürüyor.

Marksizmin devrimci teorisini donuklaştıranlar, emekçi halkın devrimci isyanlarının dünyada yarattığı canlı etkiyi tamamıyla değerlendirmiyorlar. 2015'te Amed'te bir konferansa katılan David Harvey bir soru üzerine şunu belirtir: “Chiapas veya Kuzey Suriye'nin bizi kapitalizmden kurtaracağını ümit etmememiz gerektiğini her daim söylüyoruz. Bu olmayacak.”

Harvey'in sözlerini çarpıcı hale getirmek için sosyalist bir ülkeyi örnek verelim. Bu örnek Küba'dır. Küba'da sosyalizmi kurmak, bizi dünyada kapitalizmden kurtarmadı. Bırakalım nüfus bakımından küçük bir ulus olan Küba'yı, Sovyetler ve sosyalist sistem de ekonomik yolla emperyalist-kapitalist sistemi ortadan kaldırmadı. Küba'ya dönersek, Küba'nın sosyalizme geçmesi, kapitalizm üzerinde çözücü bir etki yarattı. Bir ülkenin sosyalizme geçmesi, sosyalizmin çözülmeye başlaması demektir. Yani bizi sadece o ülkede kapitalizmden kurtarmakla kalmayacak ama dünyada kapitalizmin çözülmesi yönünde güçlü bir devrimci etkide de bulunacaktır. Küba'nın dünyadaki etkisi, ekonomi ile sınırlı değildir. Küba devrimi asıl politik yolla dünya devrimini hızlandırdı. Diyalektik, bize çok yönlü düşünmeyi öğretir.

Dünyada emekçi halkların toplumsal pratiği sonucu yarattığı her devrimci mevzi, dünya halkları üzerinde devrimcileştirici bir etki yaratır. Ezilen ve sömürülenlerin devrimci mücadelesine yeni bir itiş verir. Bu devrimci ayaklanmalar için de geçerlidir. Günümüz kapitalist dünyasında emeğin evrensel kurtuluşu yönündeki bir eylem ve ayaklanma, anında dünyada yankı buluyor. Bazen tüm kapitalist sistemi sarsan eylem dalgasına yol açabiliyor. 90'dan bu yana devrimci halk ayaklanmalarının ve devrimlerin nasıl bütün ülkelerde devrimin ateşini yaktığını, canlı mücadelede gördük. Günümüzde dünyanın her köşesindeki küçük bir eylem, bir dünya eylemi haline gelebiliyor. Bu eylemler emekçileri kendi kurtuluşuna giden yolu nasıl açtıklarının yeni örneklerini ortaya koyuyor. Yine bugünkü dünya koşullarında her ciddi isyan, kendini aşan devrimci genel sonuçları doğuruyor. Değişen zeminler ve günümüzün devrimci kitle eylemleri doğru olarak değerlendirilmelidir.

Emekçilerin gücü sokakta, eylemlerde, barikatlarda birleştirildi. Grevler fabrikada başlar, sokakta devam eder. Grev ve genel grev fabrikadaki mücadeleyi sokaktaki eylemlerle birleştirir. Ortaya koyduğumuz “sokakta birlikte” sloganı, kitlelerin toplumsal pratiğinin ağırlık merkezini özlü olarak ifade ediyor. Bu slogan, devrimle iktidarın ele geçirilmesi ile bağlantılı olduğu için, kendi başına değil, devrimci hedeflerle birlikte değerlendirilmelidir. Temel devrimci hedefleri gerçekleştirmek için, kitleleri sokaklara, meydanlara çağırıyoruz. Bununla kalmıyor sokağa çıkan kitlelerin devrim mücadelesini bütün gücümüzle desteklemek, güçlendirmek ve geliştirmek üzere en büyük devrimci amaçla hareket ediyoruz.

C.Dağlı