Krizden çıkmak için “acı reçete uygulamamız lazım” diyorlar, “fedakarlık” çağrıları yapıyorlar. Hep bize bu çağrılar. Zaten açlığa mahkum edilmiş olan işçi ve emekçilere!..
Bir taraftan almadan diğer tarafa veremezsiniz. “Kriz” dediğiniz, “zorluk ve sıkıntı” dediğiniz, “kemer sıkma” dediğiniz şey, tamı tamına toplumun bir kesimi için geçerlidir. Bakın açlıkla birlikte şatafat, lüks tüketim, korkunç bir gösteriş düşkünlüğü almış yürüyor.
Hayır, aynı gemide değiliz!
Enflasyon rakamları açıklanıyor. TÜİK her tür hile hurdayı yapmasına rağmen, hedeflenenin çok üzerinde bir oran açıklamak zorunda kalıyor. Yıllık ortalama yüzde 65! Ki bu, gerçek enflasyonun neredeyse üçte ikisi. ENAG’ın hesapladığı rakam yüzde 91.
Enflasyon oranlarının kıymeti harbiyesi nedir diye sorulabilir. Açlığa mahkum ettikleri işçilere, emeklilere, bilumum ücretlilere bu oranları gözeterek zam yapılması gerekecek. Hiçbir derde çare olmayacak kuşkusuz bu zamlar. Ama TÜİK cambazlıklarıyla elde edilen düşük enflasyon oranlarında bir zam gündeme gelecek yine de.
Daha doğrusu, öyle olması gerekiyor-du! Ama IMF bir rapor yayımladı. Maliye Bakanı Şimşek’in ekonomi programını övdü. Hiç şaşırtıcı değil. İşçi ve emekçilerin, yoksulların ümüğünü sıkarak “kriz atlatma” politikaları, emperyalist ekonomi kurumlarının temel marifeti zaten. Ne demiştik? Bir taraftan almadan, diğer tarafa veremezsiniz. Sınıflı toplumda ya işçilerden alacaksınız, ya kapitalistlerden. “Krizi atlatmak” böyle mümkün oluyor.
IMF, yayımladığı programda hükümete bir çağrı yaptı: “İşçi ücretlerini mevcut enflasyona göre değil, gelecekte öngördüğünüz enflasyona göre artırın”!
İnanılmaz değil mi! TÜİK’in oynadığı rakamlarla bile olsa enflasyon oranında işçilere zam yapmayın diyor IMF. Gelecekte öngördüğünüz, programa göre çok daha düşük görünecek enflasyona göre zam yapın. Yani işçinin elindeki lokmayı değil, ağzındakini de değil, kursağındaki hatta midesindeki kırıntıları bile çekip alın! Aynen böyle!
Artık ne sıkacak diş, ne dayanacak duvar... Ya biz, ya onlar!