< “Bu Uzun Soluklu Bir Mücadele, Zaferler veya Yenilgiler Olabilir”

Lübnan Komünist Partisi Dış İlişkiler Başkanı Omar Deeb ile Sawt al-Shaab (Halkın Sesi) Radyosu'nda son siyasi gelişmeler ve Lübnan'a yönelik Siyonist saldırganlık hakkında yapılan radyo röportajın çevirisini sizlerle paylaşıyoruz.

 

Siyonist düşman, Batı Şeria, Kudüs ve Lübnan'daki Filistinlilere yönelik günlük saldırıların yanı sıra yaklaşık bir yıldır Gazze'deki Filistin halkına karşı soykırım savaşı yürütüyor. Bu, 70 yılı aşkın süredir devam eden suç, cinayet, vahşet ve yerinden edilmenin bir uzantısıdır. Bugün düşman, Lübnan'a yönelik saldırganlığını sürdürerek bölgedeki en güçlü askeri ve güvenlik gücü olma rolünü pekiştiriyor. Lübnan'da tanık olduğumuz , bu bağlamın bir parçasıdır. Her ne kadar şu anda güneydeki ve Bekaa'daki halkımızı hedef alsa da, bu savaş tüm Lübnan'a ve tüm Lübnan halkına yönelik bir savaştır. Nihai hedef, tüm Lübnan'ı ve halkını kontrol altına almak ve bölgemize yönelik daha geniş Amerikan projesiyle uyumlu olan Siyonist gündeme doğru yönlendirmektir.

 

Amerikan Projesi ve Yeni Orta Doğu üzerine ne söylüyorsunuz?

Siyonist düşmanın şu anki hedefi, coğrafi olarak olmasa da siyasi, güvenlik ve ekonomik anlamda “Büyük İsrail”e ulaşmaktır. İsrail, bölge üzerindeki kontrolünü genişletmeyi, komşu ülkelerle ilişkilerini normalleştirmeyi ve ekonomik olarak bütünleşmeyi amaçlayan emperyal bir bölgesel güç olma peşinde ve bu da bölgeye yönelik Amerikan projesiyle uyumlu. On yıllardır, özellikle de Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra, Amerika bölgemizdeki ulus devletleri -yönetimleri, hükümetleri ve orduları olan egemen devletleri- zayıflatmaya ve parçalamaya çalışmıştır. Herhangi bir rejime karşı duruşumuz ne olursa olsun, ABD bölgemizde birçok yerde başarılı olmuştur. Bu devletleri zayıflatmak Amerika'nın onları kontrol etmesini kolaylaştırmakta ve mezhepsel, etnik ve ulusal hatlar boyunca bölmektedir. Bu bölünme hem Amerikan hakimiyetini hem de Siyonist etkiyi kolaylaştırarak daha fazla ülkeyi normalleşmeye doğru itiyor. Ne yazık ki pek çok Arap rejimi ve hükümetinin bu yolu izlediğini gördük. “El Aksa Tufanı” operasyonu bu hükümetlerin sürüklenişini durdurmuş olsa da, düşman şimdi planını ilerletmek için direniş hareketlerine ve bölge halklarına saldırarak inisiyatifi yeniden ele geçirmeye çalışıyor.

Bizim için bu, uzun soluklu bir mücadele. Farklı aşamalarda zaferler veya yenilgiler olabilir, ancak çatışma devam etmektedir. Savaşın şu anki yoğunluğunda, mevcut koşulları kalıcı veya değişmez olarak değerlendirmemeliyiz. Filistin halkı on yıllardır direniyor ve Gazze'deki halkımız bir yıldır soykırıma varan bir savaşla karşı karşıya. Bizi de bu düşmanla uzun bir yüzleşme bekliyor ve zaferimiz, önemli askeri ve sivil kayıplar versek bile, direncimiz ve boyun eğmeyi reddetmemiz sayesinde gelecek. Bu savaşta kilit nokta, Lübnan'a -hükümetine, siyasi güçlerine ve halkına- dayatılan siyasi koşullara teslim olmamaktır.


Dünyada Çoklu Kutuplardan Bahsederken: Çin ve Rusya'nın Rolü Ne Olacak?

ABD'nin hakimiyetine meydan okuyacak yeni devletlerin ve güçlerin ortaya çıktığı büyük küresel değişimler yaşanıyor, ancak bu değişim yavaş ilerliyor. Bu ülkelerin birçoğunun kendi bölgelerinde öncelikleri var. Saldırganlığa karşı çıkmalarını ve ateşkes önerileri gibi siyasi çözümler bulma çabalarını olumlu bulsak da, bu ülkelerin şu anda sınırlı etkilerinin olduğunu ve kararlı eylemlerde bulunamadıklarını da kabul etmeliyiz. Pek çok Lübnanlı ve Filistinli bu çatışmada yalnız bırakıldıklarını düşünüyor. Büyük güçlerde de bir çaresizlik ve yetersizlik hissi var. Bölgedeki birçok halka karşı açık bir soykırıma tanık oluyoruz ve ABD'nin desteklediği İsrail bu savaşı kazanırsa, bölgedeki ve dünyadaki güç dengeleri uzun bir süre için değişecektir. Bu ülkeler tavır almalı; askeri olarak müdahale etmelerine gerek yok ama siyasi ve diplomatik olarak hareket edebilirler. İsrail'i yaptırımlarla tehdit edebilir, ilişkileri kesebilir, ticareti durdurabilir ve uluslararası konferanslar düzenlemek için inisiyatif alabilirler. Harekete geçme kabiliyetine sahipler ancak şu anda çok azını yapıyorlar.


İran'ın Rolü Üzerine: Bu Eksen Nasıl Güçlendirilebilir ve Daha Büyük Bir İvme Kazandırılabilir?

İran ve diğer bölge devletlerinin yanı sıra Arap devletleri, halkları ve hükümetleri, sol güçler ve İslami, ulusal ya da yurtsever direniş hareketleri gibi bu bölgedeki tüm ülkeler ve halklar arasında dayanışma ve işbirliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Son günlerde Gazze ve Lübnan'da gördüğümüz gibi halklarımız katlediliyor. Her ne kadar terk edilmişlik hissi olsa da bu halklar yalnız bırakılmamalıdır. Önümüzdeki günlerin aksini kanıtlamasını ve Lübnan ve Filistin halklarını destekleyen Arap, ulusal ve uluslararası bir uyanışa yol açmasını umuyoruz. Şimdi değilse ne zaman? Eğer düşmana karşı Lübnan halkının yanında durmanın zamanı gelmediyse, bu hiçbir zaman gerçekleşmeyebilir.

Güç dengesi korkusu pek çok kişinin tereddüt etmesine neden olabilir, ancak bu tereddüdün bedelini ödüyoruz. Artık yalnızca halkımızın direncine ve direniş kapasitesine güveniyoruz. İsrail'in 1978'de güney köylerini işgal etmesi ve 1982'de Beyrut'u işgal etmesi gibi daha zor zamanlarla karşılaştık. Direndik, Komünist Parti'den, ulusal güçlerden ve ulusal hareketten kahramanlarla Lübnan Ulusal Direniş Cephesi'ni kurduk. Bu güçler Arap ulusunun ve Suriye’nin desteğiyle, sosyalist blok ve yardım sağlayan Sovyetler Birliği'nin desteğiyle direndi. Ancak başarılarının temelinde sahadaki güçleri, halklarıyla olan bağları ve anavatanlarına olan güvenli ve bu toprakların savaşçıları olmaları yatıyordu.

Bu uzun vadeli çatışmanın koşullarının nihayetinde halkımızın düşmana karşı direncini ve direnişini destekleyeceğini umuyoruz. Parti olarak bu savaşta halkımızın direncini desteklemek, yerinden edilmiş kişilere ve mültecilere tıbbi yardım, barınma ve daha fazlasını sağlamak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Ayrıca hem Lübnan'da hem de yurt dışında, halkımız için mümkün olduğunca fazla siyasi ve medya desteği toplamak için siyasi olarak çalışıyoruz ve Filistin halkı için yaptığımız gibi dünya çapında dayanışma kampanyaları başlatıyoruz. Bu çabalarımızda kararlıyız, ancak asıl önemli olan halkın direnci ve direnişin, düşmanın boyun eğmeyi dayatma ve Lübnan'ı Gazze'deki Filistin halkını desteklemekten alıkoyma hedeflerini boşa çıkarma becerisidir.


Lübnan'daki Yönetim Krizi, Hizbullah'ın Rolü ve Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin Gecikmesi Üzerine Ne Demek İstersiniz?

Devletin ve kurumlarının devamlılığını sağlamak için bir ay önce olmasa bile boşluğun ilk gününden itibaren bir cumhurbaşkanının seçilmesi gerektiğine inanıyoruz. Devletin çöküşü daha fazla parçalanmaya ve gerilemeye yol açar. Ancak iç çatışmalar tek bir grubun üzerine yıkılamaz. Parlamentonun yapısını çok iyi biliyoruz. En güçlü partiler bu seçimleri engelleyenlerdir. Ancak bu yüzleşme anında, iç çatışmaların bir kenara bırakılması gerektiğine inanıyoruz. Lübnan halkı ve siyasi güçler arasında ulusal birliğe odaklanılmalıdır. İktidardaki güçlerle siyasi farklılıklarımız olduğunu herkes biliyor, ancak şimdilik bu anlaşmazlıklar ertelenmelidir.

Ülkemizin kaderini tehdit eden bir varlık yokluk savaşının içindeyiz ve bu uzun ve son derece sert bir savaş olacak; Gazze benzeri yeni bir senaryoyu tekrarlamak isteyebilirler. Tıpkı Filistin halkını ve farklı siyasal örgütleri birleşmeye çağırdığımız gibi, şimdi de bu saldırganlığa karşı koymak için ulusal bir temele dayalı Lübnan ulusal birliği çağrısında bulunuyoruz. Tüm iç siyasi anlaşmazlıklar çözümsüz kalabilir, ancak bunların hemen ele alınması ertelenmelidir. Elbette, savaş zamanlarında bile bir cumhurbaşkanı seçmek ve daha fazla vergi ve kesinti isteyen bütçeleri reddetmek de dahil olmak üzere devletin sürekliliğini sağlamak için her türlü çabayı göstermeye çağırıyoruz. İşçiler, emekçiler, kamu ve özel sektör personelleri için asgari yaşam standartlarının ve ücretlerin sağlanması da önemlidir. Bu güçler bu hedefler için çaba göstermelidir. Ancak, bizimle diğer güçler ve bu güçlerin kendi aralarındaki siyasi çatışmalar bir kenara bırakılmalıdır. Bugün öncelikli odak noktası, saldırganlığa karşı koyacak ulusal bir temele dayanan Lübnan ulusal birliği olmalıdır, çünkü bu aşama belirleyici ve zorunlu olandır.

 

Lübnan Komünist Partisi - Uluslararası İlişkiler Bürosu

Çeviri Kolektifi