Bu topraklarda kitleler, yarım yüzyıldan fazla bir zamandır, burjuvaziyle savaş halinde. Bu, basit bir mücadele değil, ciddi bir savaştır. Savaşın bu denli uzun süredir devam etmesinin bir nedeni, diğer şeyler bir yana, bu toprakların devrimci bir kavga için verimli olmasıdır. Buralar devrim için verimli olmasaydı, dünyanın en ağır baskılarının yaşandığı bir yerde, tüm bu şartlara rağmen, devrimci savaş bu kadar uzun süremezdi. Bunun diğer bir nedeni, yüksek bir devrimci bilince sahip mücadeleci kitlelerin ve bunların en ileri kesimi olan örgütlü devrimci güçlerin, devrimci komünistlerin varlığıdır.
Gabon ya da Gabun. Batı Afrika'nın Güney Atlantik kıyısında, iki milyonu biraz geçen nüfusuyla bu küçük ülkenin bir sabah askeri darbeyle uyanacağını kim tahmin edebilirdi? Hiç kimse!
Türkiye ve Kürdistan'da başını işçi sınıfı ve yoksul halk kitlelerinin çektiği yeni bir eylem dalgası gelişiyor.
Bu bir olgudur.
“Umutsuzluk yasak!” lafları, devrimci Marksizme göre değildir; böyle davrananlar kendi umutsuzluk duygularını bastırmaya çalışırlar. Devrimci Marksistler ise, genel hareketin görece sessiz dönemlerinde, yeraltı nehirleri gibi akıp duran dinamikleri görerek ve açığa çıkartarak böyle boş umut çağrılarına prim vermezler.
Evet, işler yolunda değil, sarpa sarmış vaziyette. Herkes Ukrayna-Rusya savaşı; Afrika'da özellikle ve öncelikle Fransız emperyalizmine karşı birbiri ardına ortaya çıkan “askeri darbeler” üzerine odaklanmışken, aslında tüm gelişmelerin arkasındaki gerçek tayin edici etken gözden kaçırılıyor.